Dünya Folklorunda Ay

Bu Derginin Diğer Makaleleri

İnanç,Talât ; "Dünya Folklorunda Ay"; Folklora Doğru; Ekim / 1969; Yıl: 1; Sayı: 1; Sayfa: 12

Aydınlanmış yüzünün dünyamızdan görülme açısının değişimiyle meydana gelen ay fazları, ilk ççağlardan beri insanın zaman ölçümünde kullandığı en iyi vasıtalardan biri olmuştur. Her yirmisekiz buçuk günde bir gökte beliren yeni ay kadınların ay başı adetleriyle çakışır. Yeni ayın iki defa görünmesi arasındaki müddet zaman ölçüsü olarak kullanılmış ve bu süreye bir ay denmiştir. Türkçede zaman birimi "ay" ile gökteki "ay" için aynı kelimenin kullanılması böyle bir anlayışın sonucudur. İngilizce'de de month-meses—moon (ay, zaman ölçüsü - kadınların aybaşı adeti - ay) ölçü (measure) anlamına gelen aynı kökten türemişlerdir. Farsçada da "mah" kelimesinin Türkçe'deki gibi iki anlamı vardır.

Hicri takyim ayın dünya etrafından dönme süresini bir ay (zaman birimi) kabul etme esasına dayanır, bu yüzden on iki ay yılından meydana gelen Hicrî yıl 354 yeya 355 gündür. Ay yılı ile güneş yılı arasında on-onbir günlük fark vardır. Bu on günlük fark sebebiyle Hicrî yılda aylar mevsimleri dolaşır, takvim her yıl aynı günde başlamaz, Ramazan ye. Kurban Bayramlarının her yıl on gün önce gelmesinin sebebi budur. İbrani takvimi de aya dayandırılmıştır. Fakat fazla aylar eklenerek bu takvim ondokuz yılda bir, güneş takvimi ile çakıştırılmaktadır.

Yeni ayın gökte belirmesiyle birçok toplumlarda ibadet mahiyetinde davranışlar görülür. Bu itibadeti yapanlara sorulursa, sebebinin sönmüş aydınlığın tekrar gökte görülmesi olduğunu söylerler. Müslümanlarda, Ramazan orucu yeni ayın görülmesinden bir gün sonra başlar. Museviler hamursuz bayramlarını tam ayda kutlarlar. Hiristiyanların Paskalya (Easter) sı Vernal Equinox'tan (21 Mart) sonraki tam ayı müteakip ilk pazar günü kutlanır. Autummal Equinox’a (2-3 Eylül) en yakın tam aya hasat ayı. Hasat ayını takip eden tam aya Avcılar ayı denir. Aynı zamanda tam ay ayın en yüksek ve en kutsal periodu olarak kabul edilır'.

Ay tutulması, sadece tam ayda, yer küresinin güneş ile ay diski arasına girmesiyle olur. Dünyanın bölgesi kırmızımsı karanlık bir gorünüm verir aya. Bu kan renkli ayı ve atmosferin çeşitli nedenlerle kırmızılaştırdığı ay yüzü, tarih boyunca birçok toplumlarda felâket ve musibetlerin işareti olarak telakki edilmiştir. Örneğin, Çın'liler böyle anormal kırmızı bir ay yüzünde kötülüğün ihtarını görürler.

Andakan adalarında ve diğer bazı yerlerde büyüyen ay eril, küçülen ay dişidir. Büyüyen ay "sağ el ayı" dır; çünkü, sağ elin baş ve şahadet parmağıyla yapılan yay büyüyen hilalin yayıyla aynı yöndedir. Aynı şekilde küçülen aya "sol el ayı" denir. Bushmen'lerce, uçları yukarıya bakan hilâl, çukurunda su taşır. Bu kuraklığın işaretidir. Sırt üstü dayanan bir ay ölümün belirtisidir. Yeni ayın görünmesinde, eski ayın silik çizgileriyle, yeni ayın kucağındaymış gibi görünmesi fırtınanın işaretidir. Yeni ayı bu şekilde gören bir gemici tayfası, Sir Partick Spenz’i aşağıdaki balladda görüldüğü gibi ikaz ediyor.


Geç vakitlerde dün yeni ayı gördüm
Eski ay kucağındaydı
Ve ben korkarımı korkarım, efendim
Bu, bize zarar verecek.

Denizden uzak yerlerde tam ay sakin ve müsait zamanın işaretidir. İlâçlar tam ayda hastalara daha iyi tesir ederler. Ay ışığı toprak üstünde, ay karanlığı toprak altında büyüyen mahsulün en iyi kelime zamanıdır. Ay karanlığı aynı zamanda alçak ve şeri işler için uygundur (Kenaniler, Hintliler, Yahudiler, Berberiler v.s.). Ayın çeşitli durumlarının yorumlarından birçok batıl inanış doğmuştur. Bazılarınca ay büyürken bazılarınca da küçülürken traş olunmamalıdır. Altın Kıyısı halkı yeni ayı görünce ona doğru bir avuç kül fırlatarak şöyle der: "Ben seni, sen beni görmeden gördüm". Eğer böyle söylemezse, ay büyüdükçe o da zayıflayıp kuvvetten düşer.

Anadolu’da da yeni ayın görülmesiyle yer yer halkın çeşitli davranışlarda bulunduğunu çoğumuz biliriz. Örneğin, Güneydoğu'da yeni ay görülünce salavat getirip, elham okunup ve hiçbir şeye bakmadan sevdiklerinden birinin yüzüne bakmanın, yüzüne bakılana bütün ay boyunca hayır getireceğine inanılır. Çukurova’da da yeni ayı görünce şöyle derler:


Ayı gördüm Allah
Temaatı billah
Nurû yüzüme 
Şavkı gözüme.

Aynı şekilde, yeni ay görülünce herkes cebindeki parayı çıkarıp aya göstermelidir. Böylece ay büyüdükce cepteki paraların artacağına inanılır. Yeni ayı gördüğünde bir kişi ne yapmakta idiyse o işi ay boyunca sürdürür. Yeni ayı gürdüklerinde. dilek tutanlar bunu bir başkasına söylemez veya kendisine en yakın şahsı öperlerse dilekleri yerine gelir. Yeni ayı işaret etmenin veya onu birinin omuzları üzerinden görmenin uğursuzluk getireceği zannedilir. Avrupa'da, genellikle, yeni ayın sağ omuz üzerinden, dünyanın başka taraflarında ise sol omuz üzerinden görülmesi uğursuzluk getirir.

Ayın etrafında bir hale de uğursuzluk sayılır. Eğer, bu çemberin içinde yıldız varsa yağmur yağar ve bu halka içindeki yıldız sayısınca gün yağmağa devam eder; veya bu yıldız sayısı kadar gün sonra yağmağa başlar. Eğer, hale içinde beşten fazla yıldız varsa hava çok soğuk aksi takdirde ılık olur. Bazı yerlerde de halka içindeki yıldız sayısı yakın bir zamanda ölecek arkadaşların sayısını gösterir.

Ay ışığında uyumak kötüdür. Mısır’da, Yunanistan’da, Ermenistan’da, Brezilya’da ve diğer birçok yerlerde ay ışığı altında uyumak insanın görüş kabiliyetini zayıflatır. Avrupa’da genellikle ay ışığında uyumanın delilikle sonuçlandığı kanısı vardır. Lunatik (divane, mecnun) kelimesi bu tür ay delisini niteler.

Gümüş müdür (kimyagerler gümüşe ay diyorlar ve gümüşten yaptıkları bir yayı, hilâl, ayın senbolü olarak kullanıyorlardı), yoksa yeşil peynirden mi yapılmıştır, veya ölü ruhların bir evi mi, yeryüzünde tüketilen ve kırılan herşeyin bir dinlenme yeri midir, ay ne olursa olsun sık sık bir tanrı veya tanrıca şeklinde kişileştirilir. Semitik ay-tanrı Sina Dağında yaşar. Bazıları onu İsrailoğullarına kanunlar veren Yahova ile özdeşleştirirler. Mısır tanrısı Thoth da ay tanrısıydı ve ölçülerin, öğreniminin, bilginin ve yazının tanrısı olarak hüküm sürüyordu. Yunan tanrılarından Selena, Artemis ve Hecate ayla tanrılaşıyorlardı. Hint tanrısı Soma (tanrısal içki) daha sonra ayla ayııı şeymiş gibi anlaşıldı. Rig-Veda (X, LXXXV, 5) te aynı fazlarının Soma'nın tanrılar tarafından içilmesi sonucu olduğunu anlatır. Küçülüp büyüme tanrısal içkinin boşaltılıp doldurulmasının neticesidir.

Ay dişi oluşu nedeniyle tanrıçadır. Bazan da Ay tanrı erkek olup bir insan şeklinde düşünülür. Romanya masallarında ay, güneşin kızkardeşidir. Güneş kızkardeşine aşıktır, bu yüzden güneş doğdukça ay gizlenir, battıkça da yükselir, ortaya çıkar.

Bushman mitolojisine göre ay güneşi kızdıran bir adamdır. Güneş bıçak gibi ışınlarıyla bu adamı ufacık kalıncaya kadar dülümlere ayırır, sonra ayın af talebi üzerine bundan vazgeçer ve ay yeniden büyür. Fakat güneş herseferinde ayı yuvarlark ve dolu görünce tekrar kesip dilimlere ayırır.

Kuzey Amerika yerlisi Kızılderililerin masallarında da ay ve güneş kişileşerek rol alırlar ve yıldızla birlikte ay fece halkını meydana getirirler. Apache'ler güneş ile ayı doğduktan sonra insanlara yol gösteren kişi şeklinde düşünürler. Onlara göre güneş erkek, ay dişidir. Bazı toplumlarda da ay ihtiyar bir dede şeklinde tasavvur edilir. Bizde aya aydede denmesi böyle bir düşüncenin sonucu olsa gerek.

Kuzey Amerika Kızılderililerine göre ay da güneş gibi bir tanrıdır ve hem erkek hem kadındır. Eskimoların bir halk hikâyesinde ay erkek kardeş, güneş kızkardeştir. Hikâye kısaca şöyledir: Esrarengiz bir genç geceleyin, gizlice genç bir kadını ziyaret ediyor; Kadın ellerini isle siyahlıyarak gencin sırtına bir işaret koyuyor. Sonra, genç bu işaretten kendi sevgilisinin o genç kadının kardeşi olduğunu anlayınca kaçıyor. Sevgilisi takip ediyor ve ikiside göğe çıkıp biri güneş biri ay oluyor. Ayın yüzündeki lekeler işte o isli elin izleridir.

Güneydoğu Anadolu'da da ayın yüzündeki lekelere ilişik bir hikâye vardır. Özeti şu; Ay annesi ölen zavallı bir yetim kızdır. Üvey anne- sinin zalim tutumu ve gösterdiği ağır işler onu hayatından bıktırmıştır. Üstelik üvey annesi onu sık sık dövüyordur da. Birgün üvey annesi haınıırlu elleriyle kızcağızın yüzüne bir şaplak indirince hayat tamamen çekilmez oluyor ve yetim kız "Allahım beni bir yıldız et, gök ufkuna at, kurtulayım" diye içinden dua ediyor. Allah yetim kızın duasını kabul ediyor onu gök yüzüne yükseltiyor. Bugün ayda leke gibi görülen karaltıların o hamurlu elin izleri olduğuna inanılır.

Güney Amerika yerlilerince de Eskimo hikâyesindeki gibi ayın yüzündeki lekelerin ay ile kız kardeşi güneş arasında cinsi ilişkilerin neticesi olarak telakki edilir. Kadın karanlıkta gelen sevgilisinin kim olduğunu bilmediğinden onu kül ve kanla işaretledi. Ay utancından ve koıkuşundan göklere kaçtı, gitti...







Arama

Bizi Destekleyenler

.