Gerek millî destanlar, masallar, atasözleri gibi Türk İçtimaî vicdanının vasıtasız ve isimsiz ifadesi olan mahsuller; gerek saz şairlerinin şiirleri, bilhassa millî ruha tercüman olmak yönünden pek kıymetlidir. Bir çok devirlerde halk kitlesi, tarihî varlığını ve kısmen dilini bütün saflığı ile ancak bu eserlerde saklıyabilmiştir. Bu itibarla halk edebiyatı sade, fakat özlü bir edebiyattır.
Münevverlerin bu edebiyatı bilmesi, tanıması; halkı bilmesi ve tanıması için behemehal lâzımdır. Asırlardanberi kendini halktan çekmiş, onunla her türlü alâkasını kesmiş olan münevverlerimiz, bu eserler vasıtasile halk ruhunu öğrenebileceklerdir. Türk köylüsünün çoğumuza kaba saba gelen konuşmaları ve görünüşlerine ısınmak suretiledir ki bu yanık alınların arkasında işleyen canlı bir beyin; güneşten kararmış kıllı göğüslerin içinde çarpan içli bir yürek olduğunu anlayabileceğiz. Bunu yapmadıkça onları taktir etmek, sevmek tizim için kabil olmıyacaktır. Bu taktirde kendilerini sevmeyen, kendileri için yüreği çarpmıyan münevverlere halk, asla, itimat etmiyecek-tir. Bu edebiyat, münevverlerle halk arasındaki kale duvarını yıkacak en kuvvetli ve ateşli bir toptur.
Halk edebiyatının, münevverler ve halk terbiyesi üzerindeki bu ehemmiyetinden başka ilim ve san’at noktasından büyük kıymetleri vardır. İlim için mühim olan cihet, Türk ruhunun tahlilini yapmak isteyen bir âlimin, bu mahsullerde millî vicdanın en aslî unsurlarını bulmasıdır. Bu unsurlar vasıtasile tarihin ancak vukuatı sıralıyan soğuk kanlı usulü yanında canlı bir cemiyet tercümei hali vücuda getirilebilecektir. Alman âlimi Vunt: Wunt gibi halk ruhiyatı ile meşgul olacak bir Türk araştırıcısı ancak bu eserler, bilhassa efsanelerle Türk ruhiyatını ve İçtimaî hayatını meydana koyabilecektir. Türkün dış âlem telâkkisini ruh ve mükemmel insan telâkkisini, hayatı görüşünü, bunlardan daha emniyetle gösterecek hangi eserler vardır?
Bundan başka, halk edebiyatı dil âlimleri için de en kıymetli kaynaklardan biridir. En eski destan metinlerinden bu gün yaşayan saz şairlerimizin diyişlerine kadar halk edebiyatında geçen öz Türkçe kelimeleri, kullanılan sentaks şekillerini münevverlerin bozulmuş edebiyatında bulmak kabil değildir. Kelimelerin tarihi ve istihalelerinin şekli tesbit edilirken bu eserler, en şaşmaz yardımcımız olacaktır.
San’at noktasına gelince, millî müşahhas bir şekilde, romanda ve bilhassa tiyatroda yaşatmak isteyenler için tükenmez bir hazinedir. Fakat halk edebiyatı eserleri, bu günkü hallerde bizim iştiyaklarımıza, yükselen duygularımıza tamamile cevap verecek bir halde değildir. Cemiyet hayatının çok mürekkep bir hal alması, bizim de ilişlerimizdeki basitliği gidermiştir, gidermektedir. Bunlarla iktifa etmek, tereyağı, ayran gibi temiz, fakat basit katıklardan bir kır yemeği ile bütün bir ömrün gıdasını temine kalkmak olur. Halbuki bugünün zevki, ayni temiz maddelerle, insan zekâsının yarattığı sun i yemekleri yemek için bizi zorlamıyor mu ?
Bu itibarla yarın doğacak, en yüksek güzellik ihtiyçalarını karşılayacak millî edebiyat ve millî musikimiz için bu şiir maddeleri özlü birer maya teşkil edecektir. Ni tekim diğer büyük milletler de böyle yapmışlardır. Almanya da Herder’in büyük bir alâka ile tetkik edip ehemmiyetini meydana koyduğu halk edebiyatı Göyte için, Vağner için tükenmek bilmez bir şiir ve musiki hâzinesi olmuştur. Fakat onlar, yaşadıkları devirlerin en yüksek fikir ve his kalıpları içinde, eski cermen ruhuna yep yeni bir kisve vermişler; onları yalnız kendi milletlerine değil, bütün dünyaya sözle ve sesle tanıtmışlardır. Türk şairleri ve musikicileri için de gerektir ki bizde henüz el vurulmamış bu mevzular, büyük sanatkârlarımızın ilhamlarına pınar olsun. Son zamanlarda "Türk tarihi" hareketi, Faruk Nafize ve diğer şairlerimize bu vadide eserler yazdırmaya baş-tmıştır. Bu başlangıcın daha esaslı olmasını, musikimizin ayni yolda yüksek eserler vermesini dilemekten kendimizi alamayız. Türk san'atında "Humaine - İnsanî" vasfını alabilecek, bütün dünyaya yayılabilecek eserlerin, hiç değilse mühim bir kısmını, ham maddesi halkın hayat ve edebiyatı olan bu türlü millî eserler teşkil edecektir. Bu vadide yapılacak çok iş olduğunu; büyük âlim, büyük san’atkârların yaratıcı ellerini beklediğini daima hatırlamalıyız; "O eller niçin benimkiler olmasın!" diye ruhumuzu kırbaçlamak; millî duygularımızın hızını arttırmalıyız.