Son zamanlarda halkiyat ve harsiyat mevzuu üzerinde Anadolu’da oldukça tetkikat yapılmıya başlandı. Fakat halkiyat ve harsiyatı alâkadar eden Anadolu’daki millî kıyafetlerimiz hakkında maateessüf şimdiye kadar esaslı tetkik yapılmamıştır.
Halbuki millî kıyafet, o memleketin ruhunu, benliğini, cesaret ve cengâverliğini ve ananesini göstermek bakımından tetkike değer önemli mevzulaıdandır.
Netekim İzmir ve havalisinin efe kıyafeti hiç şüphesiz cesaret ve cengâverliğin timsalidir. Bu kıyafet, insanın ruhunda ve benliğinde muhakkak değişiklik yapar. Seyredenler dahi bunu pek alâ taktir ederler. Binaenaleyh, Türk milleti ve Türk camiası cengâverliğin timsali olması hasebile gerek erkek gerekse kadın için seçtiği millî kıyafetlerde bunu da ma ispat etmiştir.
Orta Anadolu’da uzun müddet bulunmam hasebile yaptığım ufak bir folklor tetkikini neşretmek arzusunda olduğumdan ve bu hususta beni teşvik eden Bay Kemal Akçâ’ya burada teşekkür etmeyi sözüme başlamadan bir borç bilirim.
Orta Anadolu, hiç şüpesiz vatanımızın en ziyade tetkike değer bir kısmıdır. Çünkü, burada birçok devletler kurulmuş ve senelerce birçok hükümdarların ve milletlerin geçit yeri olması hasebile bunların mahallî halk üzerine gerek anane ve gerekse hars bakımından tesir yapması lâzımgelirse de bilâkis buradaki halk, taşıdığı asil ve temiz kandan dolayı bu milletlere uymamış, bilâkis onları kendilerine her cihetle uydurmuştur.
Bu sebeplerdir ki, eskiden beri Anadolu daki azlıklar Türklerden farkedilmez derecede Türk harsını, Türk lisanını kabul etmişlerdir. Ben burada orta Anadolü’da Konya ve havalisindeki erkek giyim ve millî kıyafet mezuunu ele alacağım. Konya Selçuk ve karaman oğullarının uzun müddet payitahtı olmuş ve OsmanlIların en büyük bir şehri olması dolayısile buradaki halkın kisvesi eskiden oldukça mütenevvi bir şekil gösterirdi. Halkın ne işle meşkul olduğu bu kisve ile haricen anlaşılırdı.
Modern kisve kabul edildikten sonra bu eski ananevi kisve, bu gün tarihe karışmış bulunmaktadır. Eskiden Konya ve havalisin* deki erkekler beş şekil elbise giyerlerdi:
1- Gençlerin ve efelerin giydikleri: Bu kıyafet, kısa paçalı ve paça ağızları dar şal var, üzerine cepken denilen bir nevi dar kollu ceket giyerlerdi, Bu ceketin yakası ve cepleri yoktu. Gerek bu ceket, gerekse şalvar en iyi yeşil veya mavi çuhadan olması matlup idi. Şalvarın paça, cep ağızları ve yanlan solmaz ipek kaytanlardan veyahut hafif gümüş tellerle süslenirdi.
Kezalik cepkenin kol ağızları ve önü yine ayni şekilde hususî kaytanlarla gayet güzel şekilde işlemeler yapılırdı.
Cepkenin altına yollu şetarı tabir edilen ipekli içlik giyerlerdi. Bu içliğin bazıları önden ve bazıları yandan boyuna kadar iliklenirdi. Bele büyük bir silâhlık bağdanır ve bunun müteaddit gözleri bulunurdu. Bu gözlerde silâh, kama, vesair malzeme yerleştirilir. Aynı zamanda boyundan sarkan ince bir gümüş saat kösteki büyükçe bir saate takılır, bu da silâhlığa yerleştirilirdi. Bu silâhlığın üzerine büyük, daha ziyade yeşil renkte şaldan bir kuşak sarılır, kuşak ne kadar büyük olursa o kadar makbul idi.
Kuşak sarılırken çaprazvari sarılması ve daha ziyade sola doğru hafifçe sarkması matlupdu.
Ayaklarına uzun, beyaz yünden veya tiftikten yapılmış, yollu ve kendinden işlemeli çoraplar giyerler ve bunun üzerine hususî surette yapılmış, yemeni tabir edilen kundura giyerlerdi. Bu yemenilerin arka tarafı basık olurdu. İcabında düzelebilirdi. Son zamanlarda mabeyn biçimi yemeni tabir edilen yemeniler giyilmeğe başlanılmıştı. Başlarına uzun ve sivrice fes ve büyük bir püskül takarlar ve bu fesin etrafına ince ve daha ziyade yeşil renkte şekilli, yani çiçekli çen- berlerden sarık veya ipek poşu sararlardı. Başlarındaki saçların ortasını avrupa biçimi denilen bir şekilde kazıtırlar etraflarına saç bırakırlardı. Bu kıyafeti giyenlerin sakalları ekseriyetle tıraşlı olur, bıyıkları uzun ve burmak olurdu.
Kışın souk olunca çorapların üzerine elbisenin renginde ve cinsinde getir veya çaprazlı mest giyerlerdi. Bu mestin üzerine kundura giymek hemen şart idi.
Bu kisve, ekseriya yirmi ile otuzbeş yaş arasındaki gençlerde görülür, ve daha ziyade delikanlılık timsali ad olunurdu. Bu kisve İzmir havalisindeki efe kıyafetine yakır. bir şekil gösterdiği için tetkike değer bir mevzu teşkil eder.
2- Esnaf kıyafeti; Bu kıyafet, daha ziyade ticaret yapanlarda görülürdü. Bunlar basık bir fes üzerine abani sarık sararlar, fakat bu sarık, fesin yarısına kadar gelir ve oldukça yaşa ve zenginliğe göre kabarık olması matlup idi. Sırtlarına cepken yerine uzunca hususi bir şekil gösteren bir nevi ceket giyerler, şalvar yerine de kadı veya âlim biçimi denilen önü ve arkası uçkurlu icabında ters giyilebilecek şekilde dikilmiş parçaları dar ve oldukça bol, ütüsüz şalvar giyerlerdi. Sırtlarındaki ceketin altına yandan düğmeli hususî bir surette yapılmış gömlek, üzerine de kolsuz ve önü fazlaça açık bir yelek, ayaklarına yanları çaprazlı boyları kısa mest ve bunun üzerine de kundura giyerlerdi. Bu tipteki esnafın yaşları ilerleyince sırtlarındaki ceket, salta tabir edilen bir nevi palto haline kalp olunurdu. İşte bu şekil ve kıyafette bulunan bir zatın muhakkak hafif sakallı olması ve saçlarının üç numaralı makine ile tıraş edilmesi lâzımdı.
3- Sanatkâr kıyafeti: Bu kıyafet, halkın yaptığı san’ate göre bazı hususiyetler arzet- mekle beraber umumiyet itibarile ayni hatlar gösterir. Bu kıyafettekilerin başlarındaki feslerin uzunluğu daha az olup etrafına kalınca çatılı tabir edilen çenberden bir sarık sarılır bu sarık yazın ve kışın muhtelif renklerde açık veya koyu olabilirdi. Sırtlarına işlemesiz ve kolsuz bir nevi cepken giyerler, bellerine orta genişlikte bir kuşak, altına siyah renkte bir silâhlık takarlar, bu silâhlığın içersine çift kapaklı boyundan geçmiş ince bir kösteğe bağlanmış saat ve aynı zamanda kınlı ufak bir bıçak sokarlardı. Giydikleri şalvarlar, yukarda anlattığımız efe kıyafetinde görülen şalvara benzerse de ondan daha büyük ve daha bol bir şekilde idi. Çorapları uzunca konçlu olup, muhakkak üzerine mest ve kundura giyerlerdi. Yazın mest ve kundura çıkarılır. Yemeni giyerlerdi. Bu kıyafet yukarda anlattığımız efe kıyafetinin oldukça değişmiş bir şekli olarak kabul edilmesi lâzımdır.
4- Eşraf sınıfı veya ağa kıyafeti. Bu sınıf daha ziyade zengin ve mutekit sınıfını teşkil eder. Bu sınıftakiler, muhakkak uzun sakallı ve bıyıklı olup, yaşları ellisini geçmişlerde görülürdü. Haricen uzun Iâta tabir edilen bol kollu bir nevi uzunca lata giyerlerdi.
Bu lataların siyah renkte olması âdet olup, hususi şekil ve biçimde muayyen terzilere yaptırılırdı. Bunların altında yollu çitariden iki yanı bir karış yırtmaçlı, önden açılır ve önden kavuşturulmak suretile kapatılır ve yandan bağlanır bir nevi entari giyerlerdi. Bellerine en iyi cinsten bir değirmi tabir edien bir metre kare büyüklüğünde şaldan ufak bir kuşak sarılır, gümüşten veya siyah kaytandan boyundan geçmiş saat kösteği, çift kapaklı, oldukça büyük anahtarlı bir saata takılır, bu saat da kuşak içersine sokulurdu. Başlarına giydikleri fes basık ve oldukça büyük olup, etraf na kalın abanî denilen bir sancın sarılması matlup idi. Ayak larında muhakkak mest ve hususî şekilde yapılan ince kundura olması şartlı. Kışın giydikleri samurdan bir kürktü. Kürkün dış yüzü, koyu lâcivert çuha kumaştan yapılırdı.
5- Köylü kıyafeti: Bu kıyafet, köyün dağlık ve ovalık olmasına göre değişir. Dağ köylüleri, ekseriya kendi el tezgâhlarında dokudukları siyah kıldan veya yünden yapılmış bir nevi kısa şalvar üzerine salta veya cepken giyerler, altına da dokumadan yapılmış, önden ilikli bir mintan ve içlik giyerlerdi.
Ayaklarına siyah veya beyaz yünden yapılmış bir çorap, bazıları kundura ve ekserisi de çarık giyerlerdi. Bunların çorapları ekseriyetle kalın ve hususi surette işlemeli ve örgüleri ova köylerinden başka bir şekilde idi. Başlarına muayyen bir serpuş=poşu koymazlar. Bazan gayet ufak bir fes ve etrafına ufak bir sarık sararlar, bazan da hususi surette iplikten ördükleri limon veya portakal kabuğu şeklinde kenarı sarı ve yeşil renkte işlemeli bir takke giyerlerdi.
Ova köyleri balkı ise Konya ile sıkı alâkası olduğundan ekserisi yakın olmak hase- bile kışları Konyada geçirdiklerinden giyimleri hemen konyakların ayni gibidir. Yanlız bunlarda yukarda kısaca anlattığımız kıyafetlerin mütenevvi eşkâli görülmez, ekseriya esnaf ilâ san’atkârların giyiminin karışık bir şekli bunlarda müşahede edilirdi.
Bu kıyafetlerden başka ülema sınıfının giydiği (Hoca sınıfı) kıyafeti vardı ki bu da oldukça bir yekûn tutardı.
Bunlardan başka mevlevîlerin ve diğer şeyhlerin kıyafetleri de Konyada her zaman tesadüf edilirdi. Bunları başka bir makaleme bıraktım. Burada yazıma nihayet veriyorum.
Yukarıda anlattığım Konyanm erkek kıyafetleri hakkında ufak bir tetkiki neşretmekle halkiyat ve harsiyata yardım edebildimse ne mutlu bana.