Müzik Bahisleri: Halk Müziğinin Değer ve Önemi

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Yönetken,Halil Bedi ; "Müzik Bahisleri: Halk Müziğinin Değer ve Önemi"; Türk Folklor Araştırmaları Dergisi; Nisan / 1958; Cilt: 5; Yıl: 9; Sayı: 105; Sayfa: 1670

Halk müziği bir milletin esasını teşkil eden büyük kitlenin kendi kendine yarattığı öz müzik dili, bir başka ifade ile halk ruhunun sesle ifadesidir.

O sese kulak veren, milletin ruhunu işitir, bir ayna ki, bakılınca milletin ruhu görünür. Bir milletin bediî varlığı ve kudretini anlamak için en doğru yol, onun folklorunu tanımak, halk edebiyat ve şiirini okuyup anlamak, halk müziğini dinlemek, halk dansını seyretmektir. Müz’ğini çalıp söylemek, oyununu oynamak, bu anlayışı daha mükemmel bir hale getirir.

Milletlerin ırkî özellikleri en bârız şekilde folklorlarında görünür. Halk müzik dehâsını terennüm eden folklorik müzik, bu bakımdan büyük İçtimaî değer ve hüviyet taşır. Bundan dolayıdır ki, bu gerçeğe inananlar, gezdikleri yabancı memleketlerin folklorlarını tanımak, halk müziğini dinlemek, halk danslarını görmek, etnografya müzelerini gezmek isterler. (Memleketimizdeki Amerikalılar, bilhassa bayanlar, halk müziğimize ve danslarımıza karşı büyük ilgi göstermişler, bazıları türkülerimizi ve oyunlarımızı öğrenmişlerdir.)

Bir milletin halk müziği ile sanat müziği arasındaki fark da, halk müziğinin halk ve kitle ruhunu, sanat müziğin'n ise mahdut bir zümre zevkini terennüm etmesinden ileri gelmektedir. Halk sanatının büyük özel bir ilgi çekmesinin sebebi, kitle ruhunu terennüm, halk dehâsını temsil etmesi, bu yüzden de sanat müziğnden ayrı İçtimaî bir müessese değer ve hüviyetini taşımasıdır.

Halk sanatı, sırf folklorik, İlmî ve İçtimaî değer ve önemden başka, millî eğitim yüzünden de büyük değer ve önem taşımaktadır. Büyük kitle, bediî ve müzikal ihtiyacını, hassaten kend ni ifade ihtiyacını ancak halk müziği ile tatm: n eder. Anadoluda uzun yıllar süren folklor ince’emelerinde, yakından gördük, halk, radyonun yalnız halk müziğine ait yayınlarını takip etmektedir. (Dikkate değer bir müşahede olarak arzedelim ki, Türk klâsik müziği yayınları başlayınca, çok yerde düğmelerin çevrildiği 11i görmüşüzdür.)

Halk müziği, diğer taraftan, bilindiği gibi, millî terbiyenin de kudretli vasıtasıdır. Dilsiz millet olmadığı gibi, müzik dili yâni halk müziği olmıyan millet de tasavvur edilemez. Halk müziği bir millet için dil kadar lâzım bir vasıtadır. Bunu takdir etmiyen bazı idareciler, bundan 20 yıl kadar önce, bazı vilâyetlerde saz, bağlama çalmayı men etmişlerdi. Eu, milleti kendi dilini konuşmaktan men etmekten farksız bir işti. Bereket versin ki, iz’an ve sağduyu çabuk imdada yetişti ve durum düzeltildi.

Halk müziği siyasî yönden de, dünyada, bilhassa bazı memleketlerde büyük önemi haiz olmuştur. Yüzyıllar boyunca yabancı hâkimiyetleri altında yaşamış bazı milletler, ana dillerini olduğu kadar, ayni kıskançlıkla halk müziklerini de korumuşlar ve devam ettirmişlerdir. Bunlar arasında Çekler başta zikredilebilir. Bu memlekette geçmişte halk müziğine daima millî, siyasî bir müessese gözüyle bakılmış, ona bütün Avusturya hâkimiyeti devamınca büyük önem verilmiş, cemiyet halk müziğine millî dil gibi sarılmıştır.

Ayni şey asırlarca Osmanlı hâkimiyeti altında kalmış Balkan milletleri için de söylenebilir. Halk müziği bu memleketlerde, başka memleketlerden çok farklı bir önem ve hüviyet taşımıştır.

Diğer taraftan gene büind!ği gibi, Avrupada 19. yüzyılda doğan millî beste okulları hep halk müziği sayesinde özelliklerini sağlıyabilm’şlerdir. Rusya’da Glinka ve "Beşler", Polonya’da Moniusko, Ş'ma’de Grieg, Bohemya’da Smetana, varlıklarını hep halk sanatına borçlu değiller midir?

Yirminci yüzyıla doğru, daha sonra ve hâlen Balkanlarda ve Türkiye’de birçok millî eserlerin yaratılmasında gene halk müziği ön safta âmil olmamış mıdır? Millî olmayan eser, beynelmilel olabilir mi? "Satılmış Nişanlı" sında Smetana, mevcut hiç bir folklorik unsur kullanmadan, sırf aldığı halk sanatı terbiyesiyle baştan başa folklorik denilebilecek bir opera yaratmamış mıdır? Eesteci için ideal olan da bu değil midir? Halk müziğinin zevkine eren besteci, o zevki terennüm ve temsil eden eserleriyle daha geniş tabakalara hitap etmek bahtiyarlığına ermez mi? Sanatın, kayıtsız şartsız ve tam hürriyet içinde bir yaratma olduğu, yaratıcının kendi ilham ve fantezisinden başka bir kuvvet ve tesire, yaratmanın da hiç bir dış müdahaleye tahammülü olmadığı muhakkaktır.

Fakat millî okullar kuran, millî bestecilerin meslekleri de bestecilik değü midir? Yaratılan eserin mutlaka bir topluluğa hitap etmesi gerektiği de bir gerçek değil midir? Bilhassa bizim memleketimizde büyük ihtiyaç olduğu hakikat değil midir? Yazımızı, milletlerarası bir konferansta vaktiyle alman kararlardan bir tanesini aynen nakletmekle bitirmek istiyoruz.

1947 de kurulmuş olan ve kurulduğu tarihten itibaren uzun bir müddet her yıl halk müziği konusunda beynelmilel konferanslar akdetmiş bulunan "Milletlerarası Halk Müziği Konseyi" nin, 1952 de dünyanın dört köşesinden gelmiş, 31 millete mensup delegelerin iştirakiyle tertiplediği beynelmilel konferansça aldığı ve ilgililere 14 tavsiye halinde arzettiği kararların sonuncusu şu idi.

"Bestecilerden, öğrenciler ve yetişkinler için halk müziğinden mülhem eserler, korolar, folklorik operalar, enstrümantal eserler bestelemelerini istemek yerinde olur."







Arama

Bizi Destekleyenler

.