Anadolu, tarihin eski çağlarından beri insanların yerleşerek, çeşitli uygarlıklar kurdukları bir bölge olmuştur. Tarımsal verimliliği, ikliminin uygunluğu, stratejik ve ekonomik önemi onu çekici kılmış ve her uygarlık diğer bir uygarlığın istilasıyla son bulmuştur. Bu şekilde, çeşitli kültürlerin buluşma yeri olarak Anadolu’nun Dünya kültürü içindeki önemi de giderek artmıştır.
Anadolu yarımadasına bin yıldır egemen olan Türk boyları, sahip oldukları kültür değerlerini de beraberlerinde getirdiklerinden, yeni yurtlarının kültürünü çok büyük ölçüde etkilemiş ve Anadolu kültürünü, aradan geçen bin yıllık süre içinde Türk kültürü haline getirmiştir.
İçel, Anadolu’nun güneyinde, Göksu ırmağının her iki yanı ile Erdemli çayı arasında kalan, güneyden Akdeniz, kuzeyden Toroslann kuzey yamaçlarına kadâr uzanan yöreye verilen addır. Anadolu kapılarının Alpaslan tarafından açılmasından çok önceleri Türk boyları tarafından bilinen bu yörenin adı da Selçuklu Türkleri tarafından verilmiştir.
İçel, sözlük anlamıyla "İç il", "içerideki yurt" demektir. Zamanla bu ad, Taşeli platosunun ve Çukurova’nın da bir kısmını içine alacak şekilde geniş bir sahayı belirleme amacıyla kullanılır olmuştur. Bugün İçel, Doğuda Tarsus Batıda Anamur, Kuzeyde Mut’u içine alan güneyde ise Akdeniz sahilleriyle çevrili bir ilin adıdır.
İçel’in ilk nüfusunu oluşturan Türkmenler sekizinci yüzyıl sonlarında (788-810) Horasan’dan Tarsus ve çevresine gelip yerleşmeye başlamışlar, daha sonra özellikle Abbasi Halifesi Harun Reşit zamanında Semerkant ve civarından gelerek İçel’de bir uç beyliği oluşturacak çoğunluğa ve güce ulaşmışlardır (1). Anadolu Selçuklularının hakimiyeti ile bir Türk yurdu olan İçel, çok kısa aralar dışında günümüze kadar Türk egemenliğinde kalmıştır.
İçel’in bugünkü merkezi olan Mersin, 19. yüzyıl başlarında Tarsus ilçesinin Gökçeli bucağına bağlı bir köydü. Yüzyılın sonlarına doğru Çukurova’nın önemli bir iskelesi haline gelen Mersin, 1864 yılında Tarsus’tan ayrılarak ilçe merkezi, 1888 yılında ise Sancak Merkezi oldu. 1894 tarihinde Gülek, Namrun, Karadiken ve Tarsus’un birleştirilmesiyle Mersin, mutasarrıflık ve Liva merkezi haline getirildi. 1924 yılında il olan Mersin, İçel’in merkezi oldu (2).
1860 yılında 2341 nüfusa sahip olan Mersin’in nüfusu Cumhuriyetle hızla artmıştır (3).
Kaynak :
Genel Nüfus Sayımı İdari Bölünüş 20.10.1985, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstütüsü Yayınları. Yayın No: 1211, Ankara, 1986, Tablo 10, s. 9.
Mersin’in Genel Nüfus Sayımlarındaki Nüfus Durumu
Genel Nüfus Sayımı | 1950 | 1955 | 1960 | 1965 | 1970 | 1975 | 1980 | 1985 |
Nüfus | 36463 | 50104 | 68485 | 86692 | 112982 | 152236 | 216308 | 314350 |
Özellikle 1980’den 1985 yılına kadar yıllık nüfus artış oranı 69.84 ile Mersin, Türkiye’de yıllık nüfus artış oranı açısından üçüncü sırayı almıştır (4).
Mersin’deki nüfus artışı çok hızlı olmakla birlikte, İçel’in ilçe ve köylerinde nüfus artışı ülke normallerine yakındır. Tarsus’ta 38.12, Anamur’da 44.24, Silifke’de 48.65, Erdemli’de 41.06, Mut’ta 15.36, Gülnar’da 18.80 olan yıllık nüfus artış hızı, ilçelerin coğrafik durumları, tarım topraklarının miktarı ve sanayileşme hızlarıyla ilgili olarak değişmektedir (5).
İçel’in sahil kesimi, gelişen tarım, ticaret ve sanayiye paralel olarak hızla kalabalıklaşmaktadır. Bu nüfus artışı, hem ilin dağlık kesimindeki nüfusun sahile inmesi hem de diğer illerden İçel’e olan akmm sonucudur. Nüfustaki bu artış ve şehirlerdeki yoğunlaşma birçok problemi de beraberinde getirmiştir. Yol, su, kanalizasyon ve konut konularındaki yetersizlikler ve artan nüfusun istihdamı başlıca sorunlardır.
Türkiye’nin ilk serbest bölgesi de Mersin’de açılmıştır. 3 OCAK 1987 tarihinde açılan bu serbest bölgede üçyüze yakın firma faaliyet gösterecek, beş bin kişiye yeni iş sahası açılacaktır. Serbest bölgenin ticarete getireceği hareketlilik de nüfus artışını önemli oranda etkileyecektir.
Yazının başından beri üzerinde durduğumuz nüfus artışının kültür açısından önemi çok büyüktür. Çünkü toplumsal değişmenin ana nedenlerinden biri nüfus artışıdır. Nüfus arttıkça toplumda farklılaşmaya doğru gidiş artar. Bu durum Spencer’in "Karmaşıklaşarak büyüyen bütünlerde farklılaşarak bütünleşme" ilkesine uymaktadır.
Toplumda karmaşıklaşma ile farklılaşma, işbölümünü gerekli kılmakta; iş bölümü ise, toplumsal ilişkilerde yeni düzenlemeleri gerekli kılmaktadır (6). Yeni toplumsal ilişkilerin oluşması, ya da bu ilişkilerin yeniden düzenlenmesi genel olarak kültür değişmesi olarak tanımlanır. İçel’deki nüfus artışı da doğal olarak kültürel alandaki değişmeleri gerçekleştirmektedir (7).
Toplam nüfusu 1.034.085 olan İçel’de nüfusun 566.419’u şehirlerde, 467.666 sı köylerde yaşamaktadır. Fakat her geçen gün köyden şehirlere doğru olan akım artmaktadır. İkibinli yıllara varıldığında İçel nüfusunun önemli bir kısmı sahile inecek ve sanayi merkezlerine doğru kayacaktır.
Sanayileşme, sosyolojik açıdan kurumsal değişmeleri zorunlu kılan bir değişmedir. Toplum yaşamının önemli kurumlan olan eğitim, hukuk, sağlık, ekonomi vb. kurumlarda sanayileşme ile birlikte köklü değişmeler gerçekleşir. Eğer sanayileşmeye parelel olarak toplumun kurumlan değişmezse birçok uyumsuzluklar ortaya çıkar ki, bu durum, ya toplumsal huzursuzluklara ya da sanayileşme hızının düşmesine yol açar. Planlı kalkınma döneminde ülkemizde görülen değişmenin genel olarak sanayileşme lehine olduğu görülmektedir. Yani toplumsal kurumlarda, sanayileşmenin gerektirdiği değişmeler -yavaş da olsa- gerçekleşmektedir.
Toplumsal kumrulardaki değişmelerin sonucunda toplumiçi; kurumlar arası, kuramlarla bireyler ve bireyler arası ilişkiler değişmektedir. Toplumumuz- da yeni durumlara uygun toplumsal normlar oluşmaktadır. Yeni davranış kalıpları ise eski ilişki sistemlerinin unutulmasına yol açmaktadır.
İşte, İçel’de bu tür bir değişmenin gerçekleşmekte olduğunu açık olarak görebiliyoruz. İçel nüfusu giderek artmakta, ticaret ve sanayi gelişmekte, yeni kuruluşlar yeni örgütlenmelerle toplum hayatına yeni boyutlar kazandırmaktadırlar. Toplum içinde gerçekleşen her değişme, geleneksel yaşama tarzından birşeylerin ortadan kalkmasına yol açmaktadır. Bu nedenle, sanayileşme ve kentleşme bir bakıma geleneksel yaşamın aleyhine olan değişmelerdir.
Torosların serin yaylalarında, günümüze kadar göçer karakterini koruyan Türkmenler, bu değişmelerden doğrudan doğruya etkilenmemiş görünmektedirler. Fakat "yörük yaşamını" eski haliyle tanıyanlar, göçerlerde de hızlı bir değişmenin gerçekleştiğini söylemektedirler. Bu alanda yapılan eski ve yeni araştırmaların incelenmesi değişmenin boyutlarını ortaya koyabilir. Göçerler de çağdaş tekniğin imkânlarını kullanmakta, ticareti günün koşulları içinde yapmaktadırlar. Toplumdaki ilişki kalıpları onları da etkilemektedir.
Sonuç olarak İçel, bin yıldan daha uzun süreden beri Türklere yurt olmuş, kurtuluş mücadelesinde evlatlarını vatanına feda etmiş bir yurt köşemizdir. İçel, aynı zamanda geleneksel kültürümüzü günümüzde bile yaşatabilen nadir yörelerimizdendir. Maddi ve maddi olmayan her türlü geleneksel kültür ürünümüz İçel Türkmen folkloru içinde yaşamaya devam etmektedir. Ancak, ortada bir gerçek daha vardır: İçel, kalkınmakta olan Türkiye’nin bir parçasıdır. Ülke ekonomisinde hatırı sayılır bir yeri vardır. Serbest bölgenin açılmasıyla da hız kazanan ticaret ve sanayi, tarım topraklarının çağdaş teknikle işlenmesiyle tarımsal verimliliğin artması İçel’e olan nüfus akımını hızlandırmıştır. Hem sanayi, ticaret ve tarımdaki gelişmelerin yarattığı istihdam imkânları, hem de kırsal kesimden kente göçme yönündeki doğal istek İçel’in şehir nüfusunu artırmakta, dolayısıyla geleneksel kültür, yerini modern sanayi kültürüne bırakmaya başlamaktadır.
Bu durum folklorik açıdan çok önemlidir. Çünkü geleneksel kültür, folklor disiplininin konusunu oluşturmaktadır. Geleneksel kültürün maddi ve maddi olmayan yönleriyle saptanması, kalkınma çabalarına taban oluşturacak planlamalara done vermesi bakımından gerekli olduğu gibi, toplumun asgari müştereklerinin belirlenerek ulusal kültürün yaratılmasında da ön koşuldur. Ulusal kültüre sahip olmayan bir toplumun, ulusal bilinci de gelişemeyece- ğinden dışarıdan gelebilecek her türlü ideolojinin etkisi altında kalması normaldir.
Toplumumuzu tanımak, ancak onun öz değerlerinin bilinmesiyle mümkündür. İçel gibi Türk kültürünü yüzyıllardır koruyan bir yöre bu bakımdan değerlidir. Onu bu haliyle koruyamayacağımıza göre, bir an önce var olan değerleri derlemeye başlamalıyız.
Mersin Halk Eğitimi Merkezi’nin başlattığı sosyal ve kültürel çalışmalar arasında yer alan folklor derleme kursu, İçel kültürünün derlenip değerlendirilmesine; İçel Kültürü dergisi ise bu çalışmaların yayımlanmasına hizmet edecektir.
İçel Kültürünün asırlardan beri yaşayan ürünlerinin, yirminci yüzyılın hızlı temposunda yitip gitmemesi en büyük dileğimizdir. Çaba ve gayret bizden, destek tüm İçel’i sevenlerden beklenmekte.
Notlar:
(1) Mustafa Necati Çıplak, İçel Tarihi-Turistik Zenginlikleriyle, Ankara, 1968, s. 90.
(2) A.g.e., s. 278.
(3) A.g.e., s. 281; Genel Nüfus Sayımı îdari Bölünüş 2.10.1985, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Yayınları, Yayın No: 1211, Ankara, 1986, s. 8.
(4) Genel Nüfus ... Tablo 8, s. 7.
(5) Genel Nüfus ... Tablo 14, s. 17-20.
(6) Emre Kongar, Tplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi Kitabevi Yayınlan, Büyük Fikir Kitapları Dizisi, 41, İstanbul, 1981, s. 98.
(7) Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri Sosyal Psikolojik Bakımdan Bir Tetkik, Devlet Kitapları, İstanbul, 1969, s. 99.