Amasya'da, merkeze bağlı Abacı köyüne varmadan, köy sınırları içersinde, ziyaret yeri olan bir yatır bulunmaktadır. Mezarı duvarla çevrili olup, duvarın içinde ve mezarın kenarında ulu bir ağaç görülür.
Buraya ziyarete gelenler genellikle Çocuğu olmayan kadınlardır.
Yatırı ziyarete gelenler, mezarın üzerine mumlar dikmekte, bunun yanında ulu ağacın gövdesine ve kalın dallarına ise bez ve kumaş parçaları çakmaktadırlar. Diğer taraftan ziyaretçiler, adak olarak burada kurban da kesmektedirler. Kesilen kurban hayvanları koyun, keçi ve koçtur. Bu ziyaret yerinde kesilen kurban hayvanları ile ilgili olarak değişik bir özellik görülmektedir ki o da kesilen kurban hayvanlarının kafalarının, ağacın gövdesine çakilmasıdır. Yatır ne zaman ziyaret edilirse edilsin, 20—25 adet arasında, çakılı durumda kurban kafası görülebilmektedir.
Mezarın uzun kenarlarından biri: tarafında, kucağında çocuğu, diğeri yalnız olmak üzere iki kadın heykeli mevcuttur. Yalnz bunlara tam anlamıyla heykel de denemez. Belki de heykele benzediği için, bu şekilde tabii olarak bulunup, mezarın kenarına konulmuştur. Bu hususu bilen bir kimse yok. Taş cinsi kalkerdir.
Bir de ağacın dibinde zikir tesbihi mevcuttur.
Amasya'nın Taşova ilçesine bağlı Ballıca köyünde "Beşikkaya" isiminde bir evliya bulunmaktadır. Beşikkaya, aslında buradaki kayaya verilen isimdir. Mezarın yanında ulu bir karaağaç mevcuttur. Düğünlerde dahi davul - zurnalar buraya elli metre kala, evliyaya duyulan saygıdan ötürü susarlar.
Ballıca köyünde, Beşikkaya evliyasından ötürü, çocukların çoğunun ismi "Kaya"dır.
Beşikkaya'yı genellikle kadınlar ziyaret ederler. Kadın, evliyayı ziyaretinde, orada ilk rastladığı kimseye adını sorar ve o kimsenin adı, ikinci isim olarak çocuğa verilir.
Çocuğu doğup da ölen, yaşamayan kadınlar burayı ziyaret etmektedirler. Ziyaret esnasında ise kadının başına yular takılarak, bazı tekerlemeleris kadın burayı üç defa tavaf ettirilir.
Yine aynı köyde, yani Ballıca köyünde, Hatipoğulları'nın bahçesinde bulunduğu için "Hatipoğulları Evliyası" diye anılan bir pir daha bulunmaktadır.
Eskiden, bu evliyanın mezarının üzerinde bulunan taşın dibindeki toprağı, cevher olduğuna, çocuğa şifa vereceğine inanıldığı için çocuklara yedirirlermiş.
Ballıca köyünün "Boğalı" adında bir yaylası mevcuttur. Ancak Boğalı yaylasına Ballıca köyü ile birlikte birçok köyler göçmektedirler. Yayla yolunda, "Tek mezar" diye anılan bir mezar bulunmaktadır. Çok eski yıllarda, yaylaya göçen bir kadın burada doğum esnasinda ölmüş.
Şimdi, her yaylaya göçen kimse, mezüarının üzerine, çalı-çırpı, odun ve taş atmakta, atarken de "ağrılarım, sızılarım geçsin" demektedir. Halen mezarının üzeri bir tepecik haline gelmiş durumdadır. (5)
Bazı pirlerin mezarları üzerinde ne zaman kuruduğu bilinmeyen ağaçlar bulunur. Bunlar tamamen hayır alâmetidir.
Manavgat'a bağlı Seydiler köyünün girişinde ve yolun kenarında hemen sağda alçakça bir tepe üzerinde ve köy mezarlığının ortasında "Seyit Cemalettin Çuhadar" isminde bir yatır bulunmaktadır. Türbe şeklinde bir yapıt mevcut değildir. Yalnız yüksekçe dört duvarla çevrilmiş bir mezar ve mezarın üzerinde dikili bir-iki ağaç mevcuttur. Ağaçlar kurumuştur. Ancak bu ağaçların ne zaman kuruduğunu yüz yaşında olanlar dahi bilemiyorlar,
Seyit Cemalettin Çuhadar'ın Mevlâna ile yaşıt olduğu söylenilmektedir,.
Ermiş sağ iken, buradan geçen kervanlar, onun evi önünde konaklarlar, giderlerken de bir kese para bırakırlar ve Seyit Cemalettin de geçimini bu suretle sağlarmış.
Yakın yıllara kadar, şimdi mezarının üzerinde bulunan ağacın altında ve etrafında her cuma günü, köy tarafından öğle yemeği verilirmiş. Ancak bu adet de son yıllarda terkedilmiş.
Kastamonu - Taşköprü - Tokaş köyündeki ermişin mezarı üzerinde bir kızılcık ağacı bulunmaktadır. Bu ağacın 150—200 yıldır yaş olduğunu bilen mevcut değildir. Yalnız bu mezarın başında her yıl kurban kesilmezss, bu kupkuru kızılcık ağacının dallarından kan damladığı söylenilmektedir. Bir zamanlar bu yatırın mezarının etrafını tahta parmaklık ile çevirmek istemişler. Tahta parmaklığı çeviren ustaya ermiş rüyasında görünüp, bu parmaklığı istemediğini söylemiş ve mezarda bugün yalın halde imiş.
Yatırların içersinde çok maksatlı olarak ziyaret edilenler de mevcuttur. Antalya - Kızıitoprak mahallesi, Çaybaşı kahvesi mevkii, Çaylı sokakta bulunan Şeyh Şüca bunlardan biridir. Şeyh Cüce veya Şeyh Cüca olarak da anılmaktadır. Türbesi 636 H. - 1238 M. tarihlidir. Bilhassa cuma günleri, sabahtan itibaren genç, yaşlı kız ve kadınların ziyaretgâh yeri halindedir.
Eğridir - Yeşilada mahallesinde "Musluhittin Dede" isminde bir ermişin türbesi bulunmaktadır. Türbenin girişindeki taş üzerinde bulunan iki oyuğun, Musluhittin Dede'nin topuklarının izi olduğu söylenilmektedir.
Yeşilada yaşlılarından biri, Dede'nin üç taşı hamur haline getiriş hikâyesini anlatarak, yakın zamanlara kadar, parmaklarının izi olan bu taşlardan birinin Yeşilada'da bulunduğunu, son yıllarda kaybolmuş olduğunu söyledi. Yalnız Yeşilada sakinlerinden birinde kilotu ve gömleğinin saklandığı, kilot ve gömleğinin ise dikişsiz olduğu belirtilmektedir.
Eğridir yöresinde, rivayete göre kırk iki evliya bulunmaktadır.
Antalya - Elmalı ilçesi merkeze bağlı Tekke köyünde Abdal Musa'nın türbesi obulunmaktadır. Evliya Çelebi, Abdal Musa'nın tekkesinin önüne bir gecede üç bin adım uzunluğunda iri ve muntazam taşlardan kaldırım döşetmiş olduğuna değinerek, bu o şekilde daha nice kerametleri olduğunu bbelirtmektedir (6).
Süleyman Fikri Erten ise, Alanya'nın "Şihler" köyünde bulunan "Pirçe Alâuddin" isimli bir yatırdan bahsetmekte ve bu ermişin Gödreti yaylasında bulunan değirmenini inşa ederken, mesed denilen ve damı tutan yan ağaçlardan birini, kısa geldiği için, yemenicilerin gönü uzattıkları gibi uzatmış olduğunu “yazmaktadır (7).
Kastamonu - Taşköprü - Tekke köyünde bir tekke mevcuttur. Rivayete göre bu tekkeyi bir ermiş inşa etmiş. Ve inşa ederken de inşa malzemesini yani taş ve toprağı geyik koşulu bir araba ile gizlice getirirmiş. Yalnız bu işi yaparken kendisini gözetleyen bir gurup insanı farketmiş ve "beni gören gözler kör olsun" diye beddua etmiş. O zamandan beri de bu sülâlenin fertlerinin bir gözleri görmezmiş.
Yatırlarla ilgili olarak böyle bir araştırmaya girildiğinde, bölgemiz olduğu için, daha ziyade Antalya'ya ağırlık verilmiştir. Diğer bölge ve yöreleri araştırabilmenin imkân meselesi olduğu bilinmektedir. Bu arada sadece isim veya yer olarak tesbit edebildiğimiz yatırları da, ilerideki araştırmalar için yararlı olacağı düşüncesiyle, burada belirtmeyi o uygun görmekteyiz.
- Antalya'da Değirmenönü mevkiinde "Açıkbaş" adıyla anılan bir yatır bulunmaktadır.
- Antalya'da, şehir mezarlığının karşısında bir yatır vardır. Mezarın hemen yanında bir dut ağacı görülmekte ve yatır ziyaret edilmektedir.
- Antalya'da Demircikara mahallesinde Şehitler (Şahitler) mezarlığına çok yakın bir durumda bir türbe mevcuttur.
- Antalya'da, Kalekapısından iskeleye inerken, Yivli Minare külliyesinin o karşısında ve iskele yolunun o kenarında, yoldan biraz yüksekçe olan bir yerde bir yatır bulunmaktadır.
Mezarı, yüksekçe, taştan ve lâhit biçimli olup, yanında bir ağaç mevcuttur. Mübarek gecelerde çevre sakinleri bu yatırın mezarı üzerine mum dikmekte ve ağacın dallarına da bez ve kumaş parçaları bağlamaktadırlar.
Yatırın ismi "Güllü Baba"dır. Ancak kendisinin kim olduğunu bilen bir kimseye rastlayamadık.
- Antalya'da Kemiklik mevkiinde ve Kemiklik yolunun kenarında bir yatır vardır. Mezarı lâhit biçimli ve yüksekçedir. Burada mübarek gecelerde, çevre sakinleri tarafından, mezar üzerine mumlar dikilip, yakılmaktadır.
- Alanya'nın Söğüt yaylasına giderken, yolun kenarında "Koç Davut Baba" türbesi bulunmaktadır.
Isparta - Uluborlu ilçesinin eski yerleşim yerinin, şimdiki yerine yakın bir tepe olduğu ve burada bir türbe içersinde beş yatır bulunduğu söylenilmektedir.
- Antalya'nın TRT yansıtıcısının olduğu tepenin yani Sarı Çınar tepesinin Antalya'ya bakan eteğinde ve Oba Suyu mevkiinde "Baba Göyneksiz" diye bir yatır vardır. Halen ziyaret edilmekte ve yakınındaki ağaç dailarına bez ve kumaş parçaları bağlanmaktadır.
- Antalya - Tahtalı Dağı belinde bir yatır vardır. Ziyaret edilmekte ve çevresindeki ağaçlara çaputlar bağlanmaktadır.
- Antalya - Dağ Bucağı doğusunda TRT tesislerinin yakınında bir yatır mevcuttur. İsmi bilinmemektedir. Ziyaret edilmekte ve yakınındaki ağaç dallarına çaputlar bağlanmaktadır.
- Manavgat'a giderken Çolaklı köyü kuzeyindeki tepenin üzerinde bir türbe vardır, ziyaret edimektedir.
— Manavgat'ın Zerk Köyüne (Altınyaka' ya) giderken, Olukköprü'yü geçince, Zerk'e giden yola değil de, batıya giden yol takip edilirse, Olukköprü gibi bir köprüyle daha karşılaşılır. Bu köprüden sonra, düzlükte bir mezarlığın içinde, sütunlar üzerinde duran kubbeli bir türbe mevcuttur.
Korkuteli'nin Çukurca ve Leylek köyleri yakınındaki tepenin üzerinde "Avcı Baba" isminde bir yatır vardır. Ziyaret edilmektedir.
- Yine Korkuteli'nin Yelten köyünün batsındaki tepe üzerinde "Koraç Baba" adında bir yatır bulunmaktadır.
- Antalya'da, Gömbe yaylasından Kaş'a giderken Sinekçi Beli semtinde ve doğuda "Üç Erenler" diye üç ayrı yatır bulunmakta, ancak isimleri bilinmemektedir. Yakınlarındaki ağaç dallarına bağlanan kumaş ve bez parçalarından, günümüzde de ziyaret yeri olduğu anlaşılmaktadır.
— Antalya - Gömbe'de, suyun kaynağı yakınında bir yatır mevcuttur. İsmi bilinmemektedir. Ziyaret edilmekte ve ağaç dallarına çaputlar bağlanmaktadır.
- Elmalı - Akçay'a varmadan, Armutlu köyünün kuzeyinde, Mürsel yolu üzerinde devam ederken batıya düşen tepe üzerinde bir yatır bulunmaktadır. Mezarının etrafı çevrili durumdadır ve helen ziyaret yeridir. Hattâ yağmur duaları burada yapılmaktadır. Yatırın ismi belli değildir.
— Bolu'da, kaplicaler yolu üzerinde, Büyüksu'yu geçtikten sonra, hemen yolun kandrında, "Erenler" diye anilan birkaç (mezar vardır. Kendilerinin kim olduğunu bilen yoktur. Üzerlerinde ulu bir çınar oağacı vardır. Her kaplıcaya giden veya kaplıcadan dönen Bolu'lu orada dua eder, Erenler'e Fatiha okumadan geçmezdi.
Anadolu'da binlerce yatır bulunmaktadır. Bunların tek tek tesbiti ve araştırılması milli kültürümüz için muhakkak ki çok yararlı olacaktır. Sağlıklarında çevrelerini aydınlatan, çevrelerine doğruyu, iyiyi ve güzeli gösteren, kötülüklerden sakındıran bu kimseler, bir takım gelenek, görenek ve adetlerin meydana gelmesinde etken olmuşlar, hepsinden önemlisi Anadolu'da birlik ve beraberliğin sağlanmasına çalışmışlardır. Yazımı, Sayın Mehmet Önder'in, "Anadolu'yu Aydınlatanlar" o isimli eserinde, "Söze Başlarken" söylediği sözlerle bitirmek istiyorum :
"Anadolu'yu aydınlatanlar, yüzyılların ötesinden seslerini bize kadar ulaştıranlardır. Eserleri ve fikirleriyle bu güne değin yaşayanlardır. Tümü, Türk Mille.inin huzuru, mutluluğu birlik ve beraberliği için çalışan kişilerdir...... Kimi Türk diline hayrandır, kimi bilgindir bilgisini, kimi gezgindir o görgüsünü cömertce ortaya koyar ...
Kimi şiirde, kimi müzikte ustadır. Mimarsa taşta, ressamsa nakışta konuşur. Kim bu memleketin hayrına, faydeosına, yücelmesine çalışmışsa o bir aydınlıktır, Anadolu'yu oaydınlatandır.”(8)
(5) Amasya Müzesi Uzmanı Ali Önder'den derlenmiştir.
(6) Süleyman Fikri Erten Antalya Vilâyeti Tarihi, 3. Kısım Sayfa : 26, 27.
(7) Süleyman Fikri Erten, Antalya Vilâyeti Tarihi, 3. Kısım, Sayfa : 134.
(8) Mehmet Önder, Anadolu'yu Aydınlatanlar, Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, İstanbul 1973.