Folkloru öz bir deyişle ahalk düşüncesinin oluşturduğu bütün "kültür ve sanat varlıkları" olarak tanımlıyoruz. Bu folklorik ürünler; bir milletin atarih boyunca yüzyıllara direnerek süzülüp gelen varlıklarını hüviyetine sahip olmaları yönünden tarihi bir karakterdedirler. Bu sebeple yaşatılmaları bir nesilden diğer bir nesile aktarılmaları; bu hususta yapılan çalışmaların verimliliği ölçüsünde olur.
Yeni doğan bir çocuk herhangi bir kültüre sahip olmadığı için fizyolojik ve biyolojik açıdan insan olsa bile, insan kelimesinden anladığımız anlamda sosyal bir insan olamaz. Fakat çocuğun doğduğu andan itibaren bütün hayat süresince öğreneceği herşey kültürdür.
Bu açıdan kültüre öğrenilmiş davranışların toplamı diyebiliriz. Fert yaradılışı ve karakterine göre içinde yaşadığı toplumun kültürünü "verilebildiği ölçüde" alacak, belli bir kültür seviyesine erişecek, şekil ve şahsiyet kazanacaktır.
Kültür ve sanat değerlerinin tarihi karakterde olduklarını söylemiştik. Bu değerler bütününün yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması hususunda bir nesile düşen ödevler nelerdir ve nesil bu fonksiyonunu hangi araç ve vasıtalar kanalıyla gerçekleştirmelidir? Bizim burada kısaca değinip eleştirmek istediğimiz husus; folklorik değerlerimizin gün ışığına çıkartılması, tanıtılıp benimsetilmesinde, basın kuruluşlarımızın, T.R.T.'nin rolü ve görevinin ne olduğu ve bunun ne ölçüde gerçekleştirildiğidir. Gerek basın-yayın kuruluşları ve organları, gerekse T.R.T. halkın düşünce dünyasına göz ve kulak zevkine hitap etmeleri bakımından, toplumda millî kültürün oluşması lıalkın zevk ve kültür seviyesinin yükselmesinde büyük tesir gücüne sahiptirler. Burada akla gelen ve mevzuumuz olan soru; bu güçten gerektiği ölçüde. yararlamlmakta olunup olunmadığıdır.
Radyolarımızın son bir kaç senelik faaliyet ve yayın programı içerisinde "folklor"a ayrılan yer ve süre, verilen önem ve bu hususta yapılan çalışmaların çok yetersiz olduğu kanaatindeyiz. Folklorik varlıkların -çok yönlülüğü içinde- çeşitli ürünlerini, köy köy, kent kent, bölge bölge ilmi metodlara göre hazırlanmış plân gereğince arayıp taramak, değerlendirmek, yorumlayıp halka sunmak kolay bir iş değildir. Bu her şeyden önce bilgi, sorumluluk, emek ve fedakârlık istiyen sistemli bir kültür savaşıdır. Fakat bugün batıda bir çok memleketlerde tekniğin bütün imkânlarından yararlanarak "teyp, fotoğraf, film v.s.." yapılan çalışmalarla, bizdeki çalışmalar karşılaştırılırsa pek iç açıcı bır durumda olmadığımızı görürüz. Son 2-3 yıllık devrede, radyolarımızda bu hususta halka sunulan başarılı çalışma örneklerine rastlamak mümkünse de, bunlar yeterli ve tatminkâr olmaktan çok uzaktır.
T.R.T.'nin 1971'de başlattığı ve ancak bir yıl gerçekleştirip sürdürenıediği "Kültür, Sanat, Bilim Ödülleri" serisinde milli kültürümüz ve folklorumuzla ilgili dallara ve konulara hemen hemen hiç yer verilmeyişini yadırgamamak mümkün değil. Sadece "Geleneksel Türk Sanat ve Halk Müziği çalgı metodları ve solfej kitapları" ile "Toplumumuzun kültür kaynakları ve çağdaş Türk kültürü" dalında ödül konmuştur. Türkiye çapında yürütüldüğü ve ödül konduğu "Toplumumuzun Kültür Kaynakları ve Çağdaş Türk Kültürü" konusunda ödüle lâyık hiç bir eserin çıkmayışıda çok acı ve düşündürücüdür.
Televizyon ise henüz halkın zevkine ve kültürüne tamamen yabancılaşmış azınlık bir zümrenin seyir ve dinleme aracı olma mahiyetindedir. Belki mübalağalı görülecek bu iddiamızın doğruluğu için birkaç programı takip etmek yeter de artar bile. "Köye, Dağarcık" gibi basit bir iki örnek, nadiren görülen "Kültür ve Eğitim" karalamaları ve ilâçlık kabilinden sunulan folklorik ürünler (oyun, müzik) den gayrı göze gelir bir şey bulmak için televizyonu pertavsızla seyretmek zorundasınız.
Yayınlara gelince; gazetelerimizin bazı köşelerinde ara sıra rastladığımız makale ve röportaj tarzındaki örnekler ancak "hiç yoktansa gene iyi" tesellisiyle kendimizi avutmamızı sağlamaktadır. Burada acı ve düşündürücü taraf; bu ender çıkan yazıların hemen hepsinde toplumun kültürel ve ekonomik gelişiminde milli kültürün yerinin önemle belirtilmesi ve folklor kaynaklarının önemine değinilmesine rağmen; netice olarak yapılan işin sadece bu sözlerden ibaret kalmasıdır.
Kitap sahasında son zamanlarda bazı güzel örneklere rastlamaktayız.
Bugün toplumumuzda en az kitap kadar tesirli bir okuma aracı olan dergiler arasında gördüğümüz çok daha verimli bazı çalışmalar, incelemeler bizi sevindirmekte ve folklorumuzun geleceği açısından bir ümit ışığı vermekte, önümüzü aydınlatmaktadır.
Temennimiz bütün bu sahalarda folklorumuza önemi ölçüsünde yer verilmesi ve değerlendirilmesidir.