Halkı, tarak ve kaşık yapmakla uğraşan, yoksul, sefil, kaba ve uygarlıkla hiçbir ilişkileri bulunmayan, ilerleme ve eğitime oldukça yabancı olan insanlardır. Giyimleri zeybekler gibi şalvar ve salta,(5) ancak göğüslerini örtecek kadar oldukça kısa ve dar bir mintan, belinde üstüste kuşaklar ve dört okka ağırlığında köseleden yapılmış silahlık, oldukça uzun sıffır kalıp fes, yarım arşına yakın ve omuzlarına kadar inen kalın bir püskül taşıyarak bu biçim ve giysileriyle ne kadar kaba ve ilkel olduklarını ilk bakışta kanıtlarlar.
Dilleri de en kıyıda köşede kalmış ülke halkını bile arattıracak ölçüde kötü ve kabadır.
Kadınları da erkeklerine uymuştur, Görgü ve incelikten yoksun, derin bilgisizlik içinde koşan, doğdukları gibi büyüyen insanlardır. Bu kadınlar, tıpkı göçebe çingeneler gibi bol ve uşkuruklu bir don. üzerine sıktırma, önü bir sıra düğmeli yelek, başlarına sarılı, pembeli ve rengarenk oyalı yazma yemeni giyerler. Yüzlerine makyaj yaparken pudra yerine üstübeç kullanırlar. Açık saçık, densiz(6) kadınlardır. Köy dışında (bahçelerde özgürce çalışırlar. Türkü söylerler. Erkeklerden çekinmezler.
Burada, yaparak kocaya varmak her kıza kısmet olmaz. Ana, baba ,ve büyüklerinin onayını ve olurunu almaya gerek görmeksizin sevdikleri bir delikanlıya kaçıverirler. Töreni sevmezler, sevdayı yeğlerler.
Düğünlerde gelin almaya giderken gidiş ve dönüşte kadınların tümü birarada ve yay olarak, erkekler de bazıları çifte bazılarında tek tüfek ve tabancalar, başlarında diğer günlerden farklı olarak ipeki ve saçalı kefiye (7) bulunur. Yanlarında davul ve köçekler vardır. Yaya dedikleri gibi, yani birbiri arkasından ip gibi dizilerek, bu durumda oynayarak, dizilerek, silah atarak "anam anam" diğer bağırarak, bellerindeki silahlıkların arasında sakladıkları rakı şişelerini ağızlarına dayayarak içip, Bekricesine sarhoş olarak rezaletle gidiğ gelirler.
Bu sarhoşlar hep bir ağızan:
Şu Bursa'nın kestanesi aman aman..
Okka basar beş tanesi.
Gel eşim anam
türküsünü uzata uzata sokaklarda çığırırlar.
Gelini evde bekleyen güveyi, gelin gelir gelmez; -hem de ne kadar şişman olursa olsun bir kolunun üzerinde kaldırarak odasına çıkaracaktır. Bu, ora halkınca çok önemli bir gelenektir. Böyle yapamayan delikanlı kınanır; "kancığın altında kalmış" denilir.
Kayseri DüğünleriBurada da gelenek ve görenekler tıpkı Kırşehir’de olduğu gibidir. Yalnız, erkekler kına gecelerinde zorunluluk halini alan çok çirkin bir geleneği uygularlar. Üç beş hovarda yani delikanlı, ellerinde tutsak gibi sakladıkları ve uğruna cinayetlerin bile işlendiği kötü kadınları, kırk elli delikanlı önünde büyük büyük sazlarla oynatırlar. Hovardaların karı oynatması güveği girmezden bir gece önce kız evinden oğlan evine kına götürüldüğü gece olur.
Kına taşıması da törenle olur. Ellerinde çeşit çeşit mumlarla donatılmış şamdan ve meşaleler olduğu halde bir tepsi içinde kına, leblebi ve üzüm konularak çalgı eşliğinde yola çıkarlar. Yolda rasladıkları düzlüklerde durarak çalıp söylerler. Aşka gelenler silahlarını boşaltır.
Kına tepsisini, yarışma olsun diye toplanan kız evi delikanlıları, diğerlerinin elinden almaya çalışırlar. Bu sırada mutlaka bir cinayet ve yaralanma olur. Fakat beğenilmeyen bu gelenek artık bırakılmaktadır.
Türlü rezaletlerle geçirilen gecenin ertesi günü araba ve atlarla gelini getirirler. Düğün son bulur.
Gide gele evlerini öğrendim İftiradır ben boş yere söylendim, aman aman Ben o kızın kaşlarına imrendim. Enginli yüksekli dumanlı dağlar aman aman Elleri koynunda bir gelin ağlar aman aman. Yazmalar içinde karalı yazma, Alırım kız seni ağlayıp gezme aman aman, Mektuplar yazar isen kahırlı yazma, Enginli yüksekli dumanlı dağlar, aman aman, Elleri koynunda bir gelin ağlar, aman aman.
Evlenecek delikanlının annesi ya da erkeğin yaradılış ve kişiliğini bilen akrabasından bir kadın, bir iki kadın eşliğinde istedikleri ve kararlaştırdıkları kıza görücü giderler. Kızı uygun (bulurlarsa oğlan tarafından köyün saygın ve sözü geçen kişilerinden dört beş erkek, akşam üzeri kız evine giderler. Geceyi orada geçirirler. Kız tarafıyla enine boyuna görüşüp, uzlaştıktan sonra erkeğin gücü oranın-da 10, 20 lira ağırlığı teslim edip dönerler. Bu ilk ilişkinin ardından birkaç gün içerisinde oğlan tarafından nişan anlamında yüzük ya da küpe gibi şeyler gönderilir.
Kız tarafından da damada sırmalı, ipekli çevreler gönderilerek karşılıkta bulunulur. Bir iki ay kadar zaman geçtikten sonra kız tarafının hazırladığı "çapula" denilen iç çamaşırı, bir erkek ve bir kadın eliyle damada teslim edilir. "Düğün" öncesindeki bu küçük tören, yerine getirilip armağanlar karşılıklı verildikten sonra asıl düğün hazırlıklarına geçilir. Damat, bu vesileyle kendisine bir kat daha çeki düzen verir. Oğlan tarafı, köy ve çevresindeki tanıdıklara özel olarak çağrıda bulunur. Oğlan ailesinin varlık ve toplumdaki yerine uygun olarak 50, 100, 200 ve daha çok tüfekli konuk, akşamdan gelir. Barut ve mermileri, oğlan tarafından kendilerine dağıtılır. O gece, oğlanın evinde kemençe ve düdükler iyice kızıştırılır(8). Oldukça ustalıkla bıçak oyunları oynanır, İki kişi karşı karşıya geçerler, birbirlerine bıçak sallarlar. Alışmamış olan seyircileri korkutacak figürler (9) geçer.
Bıçak oyunu bitince yemek yenilir, kahve içilir. Yeniden kemençeler bu sessizliği bozarak eğlenceye başlanır. Delikanlılar coşarlar. Hora tepemey başlarlar. Bu coşku sırasında al yanaklı, sevdalı laz kızları yüzleri yaşmakla örtülü olarak sevdikleri delikanlıyı bulup birlikte hora teperler. Bu sevgi dolu sahneleri seyretmek, bu saf insanların aşkı ne kadar hoş ve dikkat çekicidir.
Kalpleri bir olan, birbirinden çok hoşlanan gençler yorulmak bilmeden ve durmadan hoplarlar. Gittikçe artan neşe ve keyifle gecenin yedisine dek sürdürürler. Öte yandan aşçılar yemeklerin hazırlanmasıyla uğraşırlar. Sabahleyin köyün eşrafı, acamı, yaşlısı, delikanlısı ve çevresindeki köylerden konuklar gelerek toplanırlar. Gelini gidip alacak kadınlar da seçilir. Sonra hazırlanan yemeklerden kısmetlerini alırlar. Biraz dinlendikten sonra saat beş sularında gelini getirecek kafilenin düzenlenmesi başlar. Geceden sözleşmiş tüfekli delikanlılar oğlanın evinin yanındaki düzlüğe dizilirler. Kafilenin hareketine işaret olmak üzere ikişer el silah atarlar. Köy yaşlıları ve hocalar kafilenin önüne geçerler. Saygınlık ve yaş durumlarına göre orta yaşlılar, sonra delikanlılar yaya olarak onların peşisıra dizilirler. Tüfekli delikanlılar kadınların gözetimi göreviyle onları geriden izlerler.
Böylece oluşan oğlan takımı kız evine yaklaştığı sırada, bütün kız tarafı topluluğun önüne çıkar. Herkes yaşıt ve dengi olanları onurlandırarak evlerine kabul ederler. Oğlan tarafının kadınları da harem tarafına girerler. Gelen tüfekliler de kız evinin yanındaki düzlüğe dizilerek dörder beşer el silah attıktan sonra gösterilen yere geçip otururlar.
Biraz aradan sonra şerbet dağıtılır. Nikah töreni de göreneğe göre yapıldıktan sonra oğlan tarafından gelenler köylerine dönmek üzere kalkarlar. Gelişlerinde olduğu gibi dizilirler. Kadınlar gelinin çevresini alırlar. Oğlan tarafındandaki delikanlılardan birkaçı tüfeklerini kzı evinin saçaklarına yönelik tutarak "kapılık" denilen bahşişi isterler. Kızın kardeşi ve yakın akrabası bunlara ipekli mendil ya da sırmalı çevre verir.
Armağanları aldıktan sonra çalgılar çalınarak sevinç ve neşe içinde kafile yola çıkar.
Yolda çevre köy delikanlılarının düşmanlık yüzünden kızları kaçırılmaması, sevda ve başarısızlık nedenleriyle geline karşı herhangi bir saldırı olmaması için delikanlılar gerekli önlemi alırlar. Bu önlemlere kızın yakın akrabasından delikanlılar da silahlı olarak katılırlar.
Ne yazık ki, aileler ve delikanlılar arasmda süren ve giderilmesi neredeyse olanaksız görülen düşmanlıklar yüzünden nice canlar heder edilmiş, fidanlar devrilmiş, düğünler bozulmuş ve pembe tüller karaya boyanmıştır.
Son veda olarak tüfekliler tarafından ikişer el silah daha atılarak artık uzaklaşılır. Yol sırasında eğlence bütün hızıyla sürer. Silah sesleri, sessizlik içinde olan ova ve yaylalarda gürültü patırtı yaparken oğlanın köy ve evine yaklaştıklarında, oğlan tarafından iki üç delikanlı aracılığı ile "kapılık" denilen inek ya da öküzü, kızın yakınlarına göstererek, geline hediye ederler. Herkes yerine dağılır. Evde yalnız oğlan tarafından birkaç kadınla gelinin çok yakın kadın arkadaşları kalır, Bunlar zifaf odasınm ve yatağın düzenlenmesiyle uğraşırlar. Oğlan akşama dek kimseye görünmemek için gizli tutulan bir yerde saklanır. Akşam ezanınıdan sonra ortaya çıkar. Yatsı namazını kıldıktan sonra evine gelir; odaya korlar.
Oğlan odaya girdiği zaman gelin, konumunu ve rahatını hiç bozmaz. Önce oğlan soyunup giysilerini konsolun üzerine kor ve yatağa girer. Sonra gelin de soyunur. Eğer kız giysilerini oğlanın giysilerinin üzerine koyarsa, oğlan hemen yataktan kalkıp gelinin giysilerini alta, kendi giysilerini üste çıkarır. Kız oğlandan ya bir lira ya da yarım lira aldıktan sonra görüşmeye izin verir, Düğün ve tören de o noktada sona erer.
Daldum dereye daldum, Bir alabaluk alıdum, Bana baksana Fadime Ben ne hallara kaldum. Köpri dibine çiçek, Çiçekler biçilecek, Ben bir çeşme yapturdum, Bekâr kızlar içecek. Çam dağlarun başunda, Horasan (10) kaynaturlar. Lazistan çapkunlari Çifte kız oynaturlar. Sigaramu yandurdum, Pencereye kondurdum, O ala gözlerini, Öptüm de uyandırdım. Pencereye beş nişan, Yanar aşkuna düşen, Ayda bir kurban kessun, Sevdasuna kavuşan. Martinumun kurşuni, Ben bilirum işumi, O kirmizi yanaktan. Takacağum dişumi.