Bir süredir sosyal yaşantımızın güvenliğini sarsan cinayetler, intiharlar, tecavüzler birbirini kovalıyor... Karısını, kocasını, sevgilisini, babasını, annesini, evladını öldürenlerden tutun, olur olmaz şeylere kızıp adam vuranlar, çeşitli suçlar işleyenler ve yine ayni nedenlerle hayatlarına son verenler görülmektedir.
Bu toplum içindeki bunalım çizgisinin yüksekliğine işaret eder.
Bunalımların sebeplerini çeşitli yöntemlere dayayanlar vardır. Eğitim noksanlılığı, ekonomik koşullar, seks yetersizliği gibi nedenler ortaya sürülür. Ceza kanunlarındaki maddelerin kifayetsizliği ortaya çıkar. Bunların hepsi doğru ve isabetlidir.
Ancak, asıl sebebi daha derinlerde ve sosyal hayatın temellerinde aramalıdır.
Bir toplumki, aynı eğitimi gören aydınlar arasında bile bir düşünce ve fikir birliği meydana getirememiş, görüşleri, duygulan zaviyeleşmemiş, millet anlamının içine giren nitelikler üzerinde bile birleşememiş, büyük kütlenin önderi, rehberi ve mürşidi olmak iddiasında olanlar neredeyse birbirlerinin gözlerini oyacak kadar düşmanca davranışlara itilmişlerdir.
Bir toplumki, artık tarihin arkasında kalması gereken taassubu, siyasi partilerin tüzüklerine ulaşacak kadar yeni menfezlere akmış, bir kısmı alabildiğine hür yaşamak sevdasında iken diğer yani yirminci yüzyılda kla-rikal devri yaşamak istemektedir. Aralarında inanç birliği kalmamıştır.
Bir toplum ki, sosyal ve siyasi yaşayış vecibelerini kaybetmiştir. Orada artık bu nedbeler, yani şişlikler normaldir. Duygu, düşünce ve inanç birliği bozulan yerlerde her şey alt üst olur, insanları zivanadan çıkar... Ne yaptığını bilmez bir huzursuzluk içinde gelişi güzel aklına geldiği şekilde hareket eder. Hele böyle birbirini izleyen af yasaları çıkarıldıkça hiç bir suçun değeri kalmaz.
Ve işte böyle duru ve dilsiz kalınır.
En katı yüreklileri bile dile getirecek suçlara, masum çocukların ciğerlerini yemeğe kalkan vahşetler toplumdan ciddi bir reaksiyon görmezse.
Memleketin psikoloklan, ruh hekimleri ve onların kurdukları dernekler bunlara karşı çıkmazsa.
Devlet adamları birbirini yemeğe devam edip sosyal hayatımızın bünyesini sarsan bu olaylara illgisiz davrandıkça.
Saldırılar durmaz, masum insan kanlan böyle akıp gider, onların karşısında utandırıcı bir tevekkülle el bağlamaktan başka bir şey yapamayız.
İşte acı hakikat...