Yurdumuzun güney illerinde, özellikle Toros bölgeleirnde yaşadığı muhakkak olan, XVIII. yüzyılın ünlü halk şairi Karacaoğlan, şiirlerinin birçoğunda Kayseri-Eryices ve çevresinden bahseder :
Eryices'e yağan karlar Seher ile göçen iller Zamânede Elif derler Bir küçücek gelin gördüm.
Eryices dendikçe aklına, yayla çiçeği kokuştu biricik Elif'i gelir, aşkından deli divane olduğu sevgilisinin hasretiyle yüreciği sızım sızım sızılar ve onu bulmak için düşer yollara :
Çıktım seyreyledim Niğde'yi Boru'u Acep gezsem mavi donlum varm’ola? Güzeller durağı Tokat, Engürü Acep gezsem mavi donlum varm’ola? Mecliste içerler demi kanyadan Güzel esven muradalır dünyadan Kayseri'den, Karaman’dan, Konya’dan Acep gezsem mavi donlum varm’ola?
Böylece Karaman’dan, Konya’dan Kayseri'ye gelen Karacaoğlan, durur mu bir yerde, başlar bu defa da yaylaları, köyleri dolaşmağa... Ama Karacaoğlan bu, gönül bu, nerde bir güzel görse ona vurulur, ona destanlar düzer :
Karacaoğlan der, bu yer neresi Altunoluk, Pınarbaşı süresi İnce belde saçlarının turası Böyle selvi endam akla ziyandır.
Binboğa dağları, afşar aşiretleriyle birlikte, Dadaloğlu gibi Sailoğlu gibi, Cingözoğlu Seyit gibi, daha önceki devirlerde de Karaca-oğlan'a mesken ölmüş :
Karacaoğlan der bitirdim çağı O yüce Binboğa, Bolkar’ın dengi Soğanlı yücesi, koca Beydağı Erciyes ulumuz, pirin var dağlar.
Ne var ki, sevgilisi uğruna nice nice yüce dağlar aşan Karacaoğlan'a bu defa da Zamantı ırmağı yol vermez :
Cebir elem şu dağların başından Avlıyalım kekliğinden kuşundan Zamantı ırmağından, Pınarbaşı'ndan Geçemem, artıyor figanım dağlar!
Sonra yine gezip dolaştığı yollar boyunca, gölde-gölekte, çeşme başında, kurnada güzeller görür :
Güzelim geziyor gölde gölekte Altın küpe şan veriyor kulakta Cennet-i âlâda, huri melekte Acep şu güzelin var mı bir eşi? Sabahleyin su içerken kurnada Bir eşini gören yoktur dünyada Kayseri’de, Karaman’da, Konya’da Acep şu güzelin var mı bir eşi?
Yazın yaylaya çıkıp, kışın sıcak bölgelere göçen Türkmen aşiretleri içinde yetişip büyümüş, onlarla yurdun çeşitli yörelerini dolaşmış olan Karacaoğlan, yayla güzel sevgilisini ba-zan bulur, bazan kaybeder. Tekrar köy köy, oba oba onu aramaya koyulur. Bir şiirinde:
Karacaoğlan budur halim Neylemeli dünya halin? Binboğa’dır benim ilim İlimden haberin var mı?
diyerek, Kayseri'ye bağlı Sarız İlçesinin hudutları içindeki Binboğa dağlarının kendisini yurt olduğunu kesinlikle belirtirse de, daldan dala uçan kuşlar gibi, da şiirlerinde birçok illerden, ilçelerden, köyler ve dağlardan dem vurmuştur.
Karacaoğlan'ın, yüzyıllardır halk ağzında dolaşan ve tazeliğini muhafaza eden "Erciyes" e dair şiiri, birçok araştırıcıların dahi dikkatinden kaçmış, Karacaoğlan'ın şiirlerini ihtiva eden bir kısım kitaplarla, antolojilerde yer almamıştır :
Yaz gelipte beş ayları doğunca Akar boz - bulanık selin Erciyes. Lâle, sümbül, mor menekşe dolunca Kokar burcu burcu gülün Erciyes. Alidağı, Erciyes'in eteği Yiğitler yatağı, sümbül biteği Yüce tepelerin afşar yatağı Burcu burcu kokar gülün Erciyes. Eksik olmaz yükseğinde dumanın Sümbüle karışmış çayır çimenin Yine geldi yaylıyacak zamanın Çekilip geliyor yelin Erciyes. Erciyes dağının yüksektir dengi Âb-ı zülâl gibi suyunun rengi Sana da dokundu feleğin derdi Savruldu havaya külün Erciyes.
Yaz gelipte Afşar yatağı yaylarına göçtüğü, yüce tepelerinde soğuk soğuk sularını içtiği Erciyes'in, kışın soğuğuna dayanamıyan Karacaoğlan, Tekir Yaylasından Yahyalı’ya iner ve orgdan Maraş'a doğru dağ - tepe aşıp gider Elifin peşinden :
Uyuma hey deli gönül uyuma Yahyalı’dan aşan, evler görünür, Sıvamış kolların hep samur giymiş Maraş'ın arkası dağlar görünür...