Halk Edebiyatı Üzerine

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Ruşenay,Doğan ; "Halk Edebiyatı Üzerine"; Kaynak (Onbeş Günlük Sanat Dergisi); Nisan / 1953; Cilt: 6; Sayı: 77; Sayfa Aralığı: 230-233

Nurullah Ataç'in Varlık'ta çıkan ve Bedri Rahmi Eyüboğlunca cevaplandırılan yazısını Yeditepede Can Yücel de ele almıştı. Can Yücel: "N. Ataç halk şiirimizin devrini bitirmiş, kendi içine kapalı bir şiir çeşidi oldugunu ileri sürüyor. Ataca göre bambaşka kaynaklardan kopup gelen ve bambaşka amaçlara yönelen bugünkü şiirimizin halk şiirini önder belleyip peşinden gitmesini istemek boşuna biz gayretkeşliktir. Ataç bu sözlerile apayrı bir hayat düzenine girdikten sonra eski sevgilisine gidip yollarının bundan böyle ayrıldığını söyleyen belki vefasız ama tok sözlü bir insanın yapması gereken şeyi yapıyor" diye yazdı. Bence Ataç ve Yücelin düşüncesi biraz acelecidir.

Önce halk edebiyatı bitmiş olmaktan uzaktır. Bunu, onun aramızda dolaşan mümessillerinden anlamak mümkün olduğu gibi, folklorla uğraşanların derledikleri örneklerden de görmek mümkündür. Halk edebiyatının bütün klişeleriyle sürüp gitmesinin ifade ettigi mana diktatörlük devrinde Türk köylüsünün hayatında hiçbir şeyin değişmemesi sonucudur. Yaşayışı, düşünüşü değişmeyen bir köylüde eski, kapalı kavramlar dünyasının sürüp gitmesi tabiidir. Bunun sorumluluğu diktatörlüge ve onun "devrimci aydınlarına"! aittir. Halk edebiyatında bir ilerleme; daha doğrusu yeni bir halk edebiyatı yeni bir yaşayış, yeni bir anlayışla kabildir... Halk edebiyatını bugünkü edebiyatın önder bellemesi (veya belledigi) çok garip bir idiadir. Bir insan, bir yurtdaş olan sanatçı pek tabii olarak kendi zamanının, kendi şartlarının edebiyatını yapacaktır.

Cumhuriyet sanatında divan tarzının hiçbir etkisi bulunmadığı halde halk edebiyatı tarzının önemli etkileri oldu, kanaalimce bunun başlıca iki sebebi vardır: İmparatorluk devrinin Osmanlıcası halk edebiyatının temiz Türkçesini unutturmuştu. Halk edebiyati olan ozan yetiştirmekte devam ediyordu.

Bugünkü şiirimiz divan, tanzimat, servetifünun... edebiyatlariyle hiçbir gelenek bağı kabul etmez. Doğrusunu söylemek lazım gelirse böyle bir bag yoktur da... Yeni sanat divanı, tanzimatı, servetifünunu red ettikten sonra şimdi de halk edebiyatını red ediyor. Halbuki halk edebiyatı bugünkü şiir üzerinde müessir olmuş tek yerli kaynaktır. Eleştirmeciler dil davasında milletle aydınları biribirlerini anlamaz hale getirdikten sonra şimdi halk edebiyatını da inkâr ederek bugünkü Türk edebiyatını hiçbir yerli kaynağı olmayan gökten düşme veya ithal malı durumuna sokuyorlar. Biz batı anlayışlı bir edebiyat yaratmaya çalışırken, batılılardan ayrılan tarafımızı, doğulu mazimizi, birbuçuk asır sürmüş olan batılılaşma çabalarımızı ve halk edebiyatımızı hesaba katmak zorundayız... Edebiyat herşeyden önce dil demektir. Hececiler bütün zaaflarına, dar sanat ufuklarına rağmen temiz bir şiir Türkçesi getirdiler. Bugünkü şiir ve nesir dili (mesela Orhan Veli'nin ve Sait Faik'in Türkçesi) ne kurumcadır, ne Ataçça. Hececilerin Türkçesi şekil ve mana değiştirerek bugünkü dile dönmüştür. Modernizm dediğimiz birinci dünya savaşı sonrasının sanat cereyanları yanında halk edebiyatı Cumhuriyet sanatına tesir eden tek yerli kaynaktır. Halk edebiyatı derken yalnız köy, destan şiirini anlamamalıyız. Bir de şehrin halk edebiyatı (türküleri, deyimleri, argosu ile) var. Öteki kadar bu da tesir etti yeni sanata. Orhan Veli'deki Balık pazarı, boyacı sandığı işlemeleri, Gülcemal v. s. köy edebiyatında ne arasın?

Halk edebiyatını işlemek başka, devam ettirmeğe kalkmak gene başka şeydir. Meselâ Rıza Tevfik halk şiirini işlemedi, ozanlar gibi yazdı. Bugünkü şairler halk edebiyatı tarzında yazmak iddiasında değiller. Cumhuriyetle kazandığımız yeni zihniyet, yeni hayat şartları gereği yapılan sanata halk edebiyatından elverişli bir şeyler katıyorlar. Kısaca halk sanatını işlemeğe çalışıyorlar. Bunda muvaffak olamadığımız, acemilik ettiğimiz kuşkusuzdur. Terkibi bütünü tutarlık gösteren tek parçalı büyük eserler yaratmak için gerekli olan geniş tarih, edebiyat, felsefe kültürüne sahip bulunmadığımızdan mozaikçilik yaptık, olur olmaz renkleri yanyana getirip rengarenk bohçalar imal ettik. Şairler şiirlerinin ötesine berisine bir takım halk edebiyatı klişelerini serpiştirmeyi halk edebiyatını işlemek sandılar. Bu yol Rıza Tevfik'inkinden maksada daha yakın olmakla beraber gayeye ulaşmış olmaktan pek çok uzaktır.

Halk edebiyatının, divanın, tarihin, tek kelimeyle mazi. ye ait kültür mirasının işlenmesi ne demektir? Bu soruya son günlerde mazi hakkında olmayacak fikirler ileri süren bir yazar üzerinde durarak cevap vermeye çalışacağım.

"Yirminci asır" da (sayı 10) Cemil Meriç: "mazinin fikir mahsülleri, kütüphanelerin tozlu raflarında unutulan birer tabut minyatürü. Yeni iklimlerin fethine koşan nesiller yaktıkları gemilerin matemile döğünmezler, bu muhteşem ölülere mersiye okumak bize düşmez. Taassubun diktiği zindan duvarlarını deviren inkılap çağına: orada dur, abidelere saygı göster denemezdi... Fikir sefaletini tantanali lafızlarla örtmeğe yeltenen medrese mantığı, ölü kıymetler mezarlığında ziyaretçisi kalmayan bir türbedir diyor. Yazarın bundan sonraki satırlarına bir diyeceğimiz yok. Şu: "ey batı irfanının mütevazi ve adsız öncüsü." cümlesi mütesna. "Eyl" ne oluyer?

C. Meriç yukarıya aldığım satırlarında geçmişi tenkid değil inkâr ediyor. İnkâr edilmesi gereken mazi değil maziye ait zihniyettir. Maziyi değil, onun kafasını, anlayışını inkâr edelim. Asıl mühim iş bundan sonra başlar: modern zihniyetle geçmişe yönelip onun çağdaş izahını yapmak... Maziyi tayin eden haldir. Tarihi yürüyüşün en son mahsülü kendisinden öncekileri yeni bir izahla tayin eder. Bunun aksi mümkün değildir çünki geçmişin ruhu (zihniyeti) kaybolmuş, geriye sadece gövdesi (ikinci bir defa yaradılmaları elde olmayan sanat, fikir ve teknik eserleri) kalmıştır. Hal ise bir şuur, yaşayan bir zihniyet olduğundan aktil, (geçmişi tayin etmek gücüne sahip) dir: memleketimizin Cumhuriyetle kazandığı batıl anlayış maziyi tayin edecek. kudrettedir.. Mazinin hal tarafından tayini kacınılmaz bir şeydir, olgunluğun, anlayışliliğin ta kendisidir. C. Meriç bize: geçmişe ileri bir zihniyetle, bir yirminei asırlı hüviyetiyle bakmalı demiyor Tabutlardan, abideleri yıkmaktan konuşuyor. lleri görüşlülükle inkârcılığı aynı şey sanıyor yazar.. Yeni devir kendisinden önceki devri kaparken eserleri, abideleri değil yeniye karşı koymuş olan zihniyeti inkâr etti. Bugün biz, kazandığımız yeni anlayışla maziyi ihya etmek, baştan kıymetlendirmek zorundayız. Evrim sıradağlarının en yeni, en yüksek tepesine varınca arkada bıraktıklarımıza üzerinde bulunduğumuz tepenin malı (günümüzün adamı) olarak bakarken gördüklerimizle, bir arka tepedeki eski devir adamının gördükleri bambaşka şeylerdir. İkisi de aynı sıradağlara baktıkları halde...

Geçmişi işleyen sanat eseri çağdaş görüşle maziyi bugüne bağlayan, istikbal hakkında da bir fikir vermek suretile milletin devam (beka) şuurunu yaşatan eserdir. Bu çeşit sanat eseri bir milletin veya insanlığın çukur altı derinliklerinde yatanları uyandırmak, geçmişi yeni bir ışıkla canlandırıp bugüne açmak, çağdaş insana şahsiyetinin tarihî temellerini göstermek gayesini güder. Bu, mazinin yeniden inşasıdır.

Bir toplumun geçirdiği her yenileşme hareketi o toplumun tarihinde en yeni devir olarak yerleşene, geçmişi kendi yeni ışığı altında aydınlatmaya başlayana kadar sert günler yaşanması kaçınılmaz bir şeydir. Ama yeni devir bir kere kurulup ışık vermeye başladımıydı mazi yepyeni bir mana kazanır. Kurtuluş savaşından ve devrimlerden sonra bugün edebiyatımızın yaratıcı, yapıcı eserler vermek devresine girdiğine inanıyorum. Yenilik batı ve doğunun kültür mirasını kazanmış olarak günümüzün bugünkü Türk toplumunun sanat eserini vermek demektir. Bu mirasa bütün batı klasikleri de girer; divan da halk edebiyatı da... Halk edebiyatını attınız mıydı Türk milletinin destanını yaratamazsınız. Mesele halk edebiyatının anlaşılış, tefsir ediliş tarzındadır demiyorlar, halk edebiyatını inkâr ediyor, cönkleri kapayalım diyorlar. Öyle şey olmaz..

Ataç, Can Yücel, Cemil Meriç ve şiirlere birkaç klişe serpiştirmeyi yahut eski yazmacılar gibi yazma yapmayı (bu sonuncusu halk şairleri gibi yazmış olan Rıza Tevfik'in tecrübesinin aynıdır) marifet sanat, Bedri Rahmi kanaatimce meselenin esas noktasına temas etmiyorlar. B. Rahmi eğer halk edebiyatını önder edinmişse hali, maziye tayin ettiriyor demektir ki bu eskiliktir. Yenilik önderliğin halin elinde bulunmasiyle başarılır. Ataç, Yücel ve Meriç maziyi inkâr ediyorlar. Yenilik bu da değildir. Hali mazinin emrine vermek irtica ise, maziyi inkâr ederek hal'i gökten düşmüş sanmakta...







Arama

Bizi Destekleyenler

.