-1-
HACI TEHNİYESİ
Hicaza giden bir adamın -memleketine döndüğü zaman kendisi için yapılan bir merasimdir. Her hacı hicaza giderken "Selâmetle dönersem bir tehniye yapayim" diye nezredermiş. Sonradan âdet olmuş, yalnız nezredenler değil, her dönen yapmağa başlamıştır. Bursa’da bu âdet elyevm aynı kuvvetle yaşıyor. Merasim şöyle başlıyor:
Hacı memlekete dönünce doğrudan doğruya evine gelmiyor, akraba ve ahpaplarınca merasimle karşılandıktan sonra ya yakın akraba evine, yahut camiye gidiyor. Üç gün, üç gece evine gelemiyor Bu günlerde evde düğün vardır. Hacının yakın akrabalarından genç kızlar -asgarî üç, azamî on ola bilir- beyazlar giyer, taç takar, bilhassa elmas ve inci ile süslenirler. Bu süslenen kızlar kendi tabirlerile "Başından nikâh geçmemiş olanlar" olacaktır. Ev süslenir, hatta hariçten kira ile ve ahpaplardan eşya getirilir. Evin en geniş bir yerinde büyük bir masa kurulur, kızlar, etrafında toplanır. Masada zemzem, mis, şeker vardır, davetliler gece yemeğine kalacaktır, fakat tehniyeye her arzu eden gelebilir. Mutlaka zemzem içer, koku sürünür ve bir şeker alır, sonra içerde süslü odada oturan hacının zevcesi tebrik olunur. Bu tebrik merasimi üç gün, üç gece devam eder, üçüncü günün akşamı hacı ahpapları tarafından evine gün kararırken getirilir, şerbetler içilir, dualar edilir, ertesi sabah pencereler ve kapılar, yahut hari cen bütün ev yeşile boyanır. Bu suretle merasim bitmiş olur.
-2-
ZEKERİYA PEYGAMBER SOFRASI
Adak "nezr" için bu gün yaşayan bir âdettir. Dileği olan muradının olması için bir Zekeriya peygamber sofrası kurar. Sofranın kuruluş vakti Şaban ayının ilk pazartesi gecesidir. Mevsime göre yaş, kuru ne kadar yemiş tedarik olunursa onların hepsi bakırdan büyük bir tepsi içine yerleştirilir, yemişlerin etrafında ev sahibinin ahpaplarmdan her hangi birinin olması istenilir, niyet ederek birer mum dikilir.
Her murat sahibi diktiği mumun ışığında ( Meryem suresi ) ni okur, ara yerde bir çok secdeler yapılır. Kuran bitince herkes ayrı ayrı duasını yapar. Eğer ev sahibi varlıklı ise ayrıca "duahan" tutar, Dua yapıldıktan sonra herkes telaşla tepsiye hücum eder ve neşe ve iştehala yemişler yenir, orada olmayanlara muradın husulü için dua etsin diye yemişler ayrılır. Bilhassa hastalara götürmek âdettir. Eğer Zekeriya sofrasına mum dikenlerin müteakip senenin Şaban ayma kadar muradı olursa Zekeriya sofrasını kurmak ona teveccüh eder. Fakat ayrıca her isteyen de o gece kurabilir, yalnız muradı olursa o sene kendisi mutlaka sofra yapacaktir. Yerli Bursa'lı bir kadının söylediğine göre bu âdet Bursa’da yirmi, otuz senedenberi caridir. Onu memlekete getiren de hicazdan gelen ihtiyar bir hacı hanım imiş.
-3-
ESNAF TAMİYESİ
Yedi sekiz sene eveline kadar bu âdet yapılıyordu. Âdetin mahiyeti şudur: Uç sene her hangi bir esnaf yanında çırak olarak çalışanların kalfa olacağı gün bir yemek verilir, bu yemekte aynı san’at erbabı senenin muayyen bir gününde "Akçağlayan" veya "Aptal murat" denilen mahalde toplanırlar, yemekler şunlardır: etli nohut, pilav, pirinç helvası. Yemekten sonra kalfa olacak çıraklar ustalara ipekli peşte- mallar takdim ederler. Esnaf kâhyasına, yani ( Pir ) e de hediyeler verilir.
Dikiciler, İpekçiler, Havlucular, Bakırcılar’ Yorgancılar, Mutatlar ( keçi kılından torba heğbe yapanlar ) ayrı günlerde bu merasimi yaparlar. Böyle resmî bir günde müsaade almadan hiç kimse müstakil çalışamaz. Merasim esnasında her esnaf itinalı ve hususî kıyafetlerini takınırlar. Hatta işittiğime göre her sınıfın kendisine mahsus şarkısı da varmış.
İstanbul, daki çarşı esnafı gibi bunlar arasında da inhisar ve imtiyazı göze çarpan her nevi sınıf erbabının miktarını Pir tayin eder, teşekküle dahil olmayan, o işi katiyen yapamaz. Teşekküle dahil olanlar arasında sıkı bir tesanüt var. "Tamiye" denen bu âdet bu gün devam etmiyor, yalnız his halinde "Pes zinde" olarak havlucularda devanı ediyor.