Günün birinde kadının biri PİR CEMAL ABDAL'A gelir ve 4 oğlumu esir ettiler MEDET SENDEN OLA PİRİM der.
Pir Badran'a yakın BAĞIN KALESİN'DE ESİR edilen gençleri kurtarmak için kaleye gider. Kale Peri Suyunun diğer yakasındadır. Sal yok, tekne yok...!!! Pir Cemal Abdal HIRKASINI SUYA ATAR ve ÜZERİNE BİNİP KARŞI KIYIYA GEÇER.
Karşıya geçince hırkasını çırpar ve hırkadan toz çıkar. Bu durumu gören kale muhafızı olup bitenleri Hükümdar'a anlatır. Hükümdar Pir Cemal abdal'a der ki; "SEN SİHİRBAZ MISIN?" Pir bu duruma güler. Hükümdar Pirimize der ki; "Seni bir fırına koyacağım ve fırının ağzını kapatacağım. sabaha kadar orada kalacaksın. Eğer yanmadan çıkarsan dört genci sana veririm!!!" Ve Pirimizi yanan fırına kapatırlar. Pirin yanında Kamberi de vardır. Sabah olur fırının kapısını açarlar ki ne görsünler. Pirimizin sakalı ve bıyığı buz tutmuş, Kamberin elinde bir salkım üzüm var...!!! Kamber der ki; FIRTINA ve TİPİ OLDU. BENİM KARNIM ACIKTI PİR BANA ÜZÜM VERDİ." Hükümdar sözünü tutar ve DÖRT GENCİ SERBEST BIRAKIR. Pirimiz bu gençleri yanına alır, irşat eder. Bu gençler de YOLUN ve ERKANIN HİZMET ERBEBI OLURLAR. VE Bahadır BADRAN KÖYÜN, Hamza HAMZALI KÖYÜNÜ, Kızıl KIZILCA KÖYÜ, Okçu da OKÇUYAN KÖYÜNÜ kurar. Şimdi bu DÖRT ERMİŞİN TÜRBELERİ DE BU YÖREDEDİR...