Kına'nın uzun bir geçmişi var. Eskiden ilâç yapımında kullanılırmış. Bu alanda tanımı Mısırlılara kadar uzanıyor. Boya maddesi olarak kınayı Araplarda ve İranlılarda görüyoruz. Hürmet uyandırmak için yaşlılar sakallarını kınalıyorlar, çöl halkı atlarının yele ve kuyruklarını kına ile renklendiriyor. Kadınlarda ise kına güzellik unsuru olarak kabul ediliyor. Kına ile gelinin süslenmesi ve bizim düğünlerimizin bir parçası olması ise çok sonraları oluyor.
Bazan bir hafta kadar uzun bir süre devam eden köy düğünlerimizin en renkli günlerinden birini kına eğlenceleri meydana getiriyor. Ana hatları ile Anadolunun hemen her yerinde tertiplenen kına eğlenceleri birbirine benmekte. Kimi gündüz, kimi gece, genellikle gelin hamamı— nın arkasından tertip ediliyor. Gelin'in evinde ve sadece kadınlar arasında oluyorsa da, yemekler ve kına güvey evinden geliyor. Güvey tarafı da çoğu zaman gelin evindeki eğlencelere katılıyor. Bazı yerlerde, örneğin Maraş ve çevresinde, güney tarafının kadınları kına yakıldıktan sonra gelini ziyarete gidiyorlar. Diğer bölgelerde kına eğlentisi bütün köy halkına açık olduğu halde, kına yakma işi herkesin gitmesinden sonra, kalaıı birkaç yakın akraba arasında yapılıyor.
Kına eğlencelerinde gelin ortaya çıkmağa utanır. Misafirler merak uyandırmak isteği ile bekletilirler. Elazığ, Sivas, Diyarbakır, Bursa, Akhisar ve köylerinde gelin, ellerinde mumlar taşıyan yedi kızın peşisıra içeri girer ve ortaya oturtulur. Evvelden "kına kağnısı" veya "kına arabası" ile gelmiş olan güveyin hediyeleri ortaya çıkartılır, dualar ve övgüler arasında geline sayılır, zira gelin bakmaz. Kadınlar türküler çağırır, oynarlar. Bu arada da kınanın gelmesi beklenir. Kına gecesi gelin oynarsa o sene buğdayın bereketli olacağı, gelinin çok çocuk doğuracağı gibi inanclarııı bulunduğu yerlerde, geline oynaması için yalvarılır. Kayseri köylerinde yaygın olan bu inanca karşı gelinin direnmesi usüldendir. Ankara, Niğde, ve Muğla'da gelini ağlatmak için acıklı türküler söylenir, gelinin ağlayıp ağlamadığını anlamak için de bir yakını arada bir gözlerini siler Kastamonu'da ağlamayan gelin koca istiyor demektir, bu yüzden gelinin misafirlere rezil olmaması için kız arkadaşları başına toplanır, onu ağlamaya teşvik eder ve şu türküyü söylerler:
"Ak yanı yastık altı minder oğlan anası Allar giyer, mor bağlanır oğlan anası Boynu buruk, benzi çalık kız anası Atladı geçti eşiği oğlan anası Sofrada kaldı kaşığı kızın anası."
Misafirlerden para toplamak adeti ise hemen hemen her bölgede görülüyor. Bu şekilde düğün evi düğün masraflarının bir kısmını çıkarmış oluyor. Eşikte bir çocuğun tuttuğu kutunun önünden geçen herkes gönlünden kopanı atıyor, yahutta Menemen’de olduğu gibi gelini tepsiyle dolaştırtıyorlar. Yalnız Maraş’ta görülen bir kına gecesi geleneği ise kına şerbetinden içen herkesin muayyen bir miktar parayı bardağın dibine bırakmak mecburiyeti... Bu gelin'in düğün harçlığını teşkil ediyor, verenin talihinin açılacağına, vermeyenin başına bir felaket geleceğine inanılıyor.
Gelin evinde bunlar olurken kına ve güvey tarafı yola çıkıyorlar. Kayseri ve Niğde’de yolda başka bir kına alayına rastlanması uğurlu sayılıyor, usulden iki alay döğüşüyorlar. Kazanan yoldan ilk geçecektir ve onların gelini daha mesut olacaktır. Güvey ve erkek akrabaları gelin evine komşu bir evde ağırlanırlar. Kadınlar ise eğlencelere katılırlar. Kayınvalde ve gelinin annesi ağlaşırlar. Maraş’ta kınayı kaynananın basması gerekir ve pazarlık üzere, başlık parası karşılığı, geline altın takar. Güvey tarafından kimsenin katılmadığı yörelerde aileden ihtiyar bir kişi kınayı basar. Çoğu zaman kınayla gelinin avucuna birde altın basılır. Kütahya’da gelinin sol el ve ayağına kız tarafı, sağ el ve ayağına erkek tarafı kına basar. Geline kına "değdirildikten" veya "yakıldıktan" sonra gelinlik çağı gelmiş diğer genç kızlar da kısmet getirecek gerekçesi ile artan kınayı yakınırlar. Kına yakılırken gelin ağlamaya devam edecektir. Bolu’lu kadınlar:
"Altın tas içinde kına ezilsin Sabah olsun güzel yüzün yazılsın Görümceler etrafına dizilsin Gelinim kınan kutlu olsun. Burda dirliğin tatlı olsun."
diyerek gelinin ellerini ve ayaklarını, boyanın oturması için bezlerle bağlarlar. Eülenti sabaha kadar devam edebilir. Gündürz tertiplenen eğlencelerde akşam üstü, oynamaktan yorulmuş misafirlere yemek verilir. Çivril'liler bu yemeği "yat geber" diye bilirler. Gelin o gece uyutulmaz, iki arkadaşı ile dertleşir.
Zannedildiği gibi kına yakılması sadece kadınlara mahsus bir gelenek değildir. Muğla, Kayseyi ve Niğde'de güveye ve sağdıçına da kına yakılır. Bu merasimde kına yakma muhtara veya kaymakama aittir. Güveye yakılan kına sembolik bir miktadır. Sağ elinin avucuna basılır ve gelinden gelen bir mendille sarılır.
Bibliyografya
1. Barlas, Uğurol: Kayseri Düğünleri, İstanbul, 1963. Yurttaş Yayınları.
2. Barlas, Uğurol: Maraş Düğünleri, İstanbul, 1963. Yurttaş Yayınları.
3. Barlas, Uğurol: Kütahya Düğünleri, İstanbul, 1963. Yurttaş Yayınları.
4. Koşay, Zübeyr: Türk Düğünleri Üzerine Mukayeseli Malzeme, Ankara, 1944. Maarif Matbaası