İlk sayımızın sunuşunda vurguladığım bir söz vardı: Bu dergin in okuyucusu birkaç kişiyle sınırlı olsa da altı sayı yayımlanacaktır! Şimdi 16. sayımızın çıkış sevincini paylaşıyoruz.
Yayın yaşamına başladığımızda, -ilk sayımızın 128 sayfa olduğu gözönüne getirilirse- yılda altı sayılık bir periyod düşünmüştük. Ancak dergimizin hacimli olması ve güncel konulardan çok, akademik bir içeriğe sahip olması yılda dört sayı yayımlanmasının daha elverişli olduğunu gösterdi.
Daha önceki sayılarımızda da dile getirmiştim; her yeni sayımızla birlikte yeni yeni okuyucular da edeniyoruz. Bu yeni okuyucularımız haklı olarak dergimizin birinci sayısından itibaren bütün koleksiyonuna sahip olmak istiyorlar. Ne var ki, artan taleplere karşı sadece birinci sayımızın 2. baskısını yapabildik. Şu anda bu 2. baskı da tükenmiş durumda. Diğer sayılarımız ise, her yeni sayıda baskı adedimizi 100-150 sayı kadar artırmamıza karşın çok kısa sürede tükenmektedir. Özelikle 15. sayıda yaşadıklarımız, bizi şaşkınlığa uğrattı. Yayın büromuzdan yapmış olduğumuz indirimli satışlar, özellikle Ankaralı öğrenci arkadaşlarımızın yoğun ilgisiyle karşılandı. Bu somut ilgi, folklor/edebiyat'in dağıtım olanaklarını zorlamasını gerekli kılıyor. Ancak, yayıncılık sektöründeki arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, Türkiye'de dağıtım bir iki tekelin elindedir. Bu dağıtım şirketlerinin koşulları hem çok ağırdır hem de, onlara göre folklor/edebiyat gibi birkaç bin adet satabilen dergilerin ticari bir değeri yoktur! Bu gerçekler karşısında biz, dostlarımız, tanıdıklarımız, gönül birlikteliği taşıdığımız arkadaşlarımız aracılığıyla yeni dostlarimıza ulaşabiliyoruz.
Bu sayımızla birlikte abone ve satış ücretlerimizi de yeniden belirlemek durumunda kaldık. Eskiden, kağıt fiyatlarının anormal yükselişinden korkardık, Özelleştirmeyle birlikte posta fiyatlarina yapılan akılalmaz zamlar sayesinde, kağıda gelebilecek zamları düşünemez olduk. Bugün folklor/edebiyat dergisi hacmindeki bir yayının PTT kanalıyla alıcısına ulaşması 350 bin lira posta masrafı gerektiriyor. Masrafı yapmayı göze alıyorsunuz ama, bu kez derginin aderese ulaşıp-ulaşmadığını denetleyemiyorsunuz. İadeli postalama ise bu masrafın üç katına maloluyor. Bu bakımdan, kent merkezinde oturan okuyucularımızın dikkatini çekmiştir, biz 14. sayımızdan itibaren daha çok kargo taşımacılığını yeğlemeye başladık. Korgo ile bir derginin en yakın mesafaye ulaştırılması ise, örneğin Ankara ya da İstanbul'a 512 bin, Kars ya da Diyarbakır'a 960 bin lira... Bu rakamların yılbaşından sonra %50 artna olasılığı ise çok yüksek.. Abone ücretlerindeki bu anormal artışın en önemli nedeni artık kağıt girdileri yanısıra, onu katlayan, postalama girdileridir.
***
Bu sayımızda 15 Kasım 1980'de bir bilim insani olarak en verimli çağında, 51 yaşında yitirdiğimiz Türk halkbiliminin değerli emektarlarindan Sedat Veyis Örnek'in ölümünden kısa bir süre önce yayımladığı, bugün de dile getirdiğimiz ortak kaygıları içeren "Eğitim ve Öğretimde Halkbilim" başlıklı yazısını bulacaksınız. Halk kültürüne emeği geçmiş değerlerimizle ilgili özel bölüm hazırlıklarımız Sedat Veyis Örnek için de sürüyor. Bu özel bölümü 1999 yılı içerisinde gerçekleştireceğiz.
Sedat Hoca, aramızdan ayrılışından bu yana ilk kez, Kültür Bakanlığı Halk Kültürleri Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü'nün 11 Aralık 1998 Cuma günü düzenleyeceği bir etkinlikte anılacak. Bu duyarlıklarından dolayı HAGEM yetkililerine şimdiden teşekkür ediyorum.
Sayın Kurtuluş Kayalı'nın tiryakisi olmuş okuyucularmiz, o'nun Türk Sosyologlarının Tarihe Yönelmeleri Konusunda Bazı Düşünceler başlıklı incelemesiyle başbaşalar.
Alevi kültürü üzerine incelemeleriyle tanıdığımız kıdemli halkbilimci Nejat Birdoğan'ın Otman Baba ve Velayetnamesi üzerine değerlendirmesi ve Kutlu Özen'in bir yanıyla literatüre dayanan ama önemli bir yanıyla saha araştırmalarıyla zenginleştirdiği Sivas ve Divriği'de Bektaşi Tekkeleri başlıiklı yazıları da özellikle son yıllarda çoğalan alevi-bektaşi araştırmacılarının dikkatine sunulur.
Kongurca ve Türkali Köyü Tahtacılarında Samah başlıklı yazısıyla yazı alemize katılan sayın Ayten Kaplan'in yazılarını bundan böyle sıklıkla okuyacağız.
30 Ekim 1994'te sonsuzluk ülkesine yolculuk alan, Torosların gözünü budaktan esirgemeyen ozanı Oğuz Tansel'i sevgili oğlu ÜIkün Tansel yazdı... Birçok Türk masalının günyüzüne çıkmasında emeği olan, Eberhard'la Boratav'ın hazırladıikları Masal Kataloğu'nda en çok masal tipi yer alan; kuyumcu titizliğindeki dil işçiliğiyle TDK Çocuk Yazını ödülünü alan Oğuz Tansel'le ilgili özel bölümümüzü de başka bir sayımıza erteledik.
1980'de demokrasi düşmanlarının aramızdan çekip aldığı Ümit Kaftancıoğlu'nun Yelatan romanını söylem açısından Vahdettin Yılmaz arkadaşımız irdeledi.
Seçimlerin gündeme geldiği şu günlerde Seçim Propagandalarında ve Toplumsal Kalkınma da Halk Kültürünün önemi gözden kaçırılmayacak bir yazı.. Gülsen Balıkçı'nın bu değerlendirme yazısı sadece güncelliğiyle değil, uluslaşma ve aydınlanma sürecini tamamlayamadığı gibi, ekonomik ve kültürel politikalarını da tarihsel bir perspektifle temellendiremeniş bir toplumda halk kültürünün ne denli önemli işlev taşıdiğını işaretlemesi bakımından da önem taşıyor.
***
Geçen sayımızda Mehmet Gökalp'ın 'Kiziroğlu Türküsü Kimin Eseridir?' diye sorarak yanıtladığı soruya, bu sayımızda sayın İlhan Başgöz Hoca'mızdan aynı soruyla bir yanıt geldi. Hayrünnisa Bayrı da 'Zor İştir Halk Hikayesi Araştırması' başlıklı değerlendirmesiyle, Sayın Ali Berat Alptekin'in Halk Hikayelerinin Motif Yapısı adlı çalışmasını ele alıyor.
Bu sayımızda folklorcunun kitaplığını yazan Doç. Dr. Asker Kartarı'nın özlediğimiz incelemelerini önümüzdeki sayılarımızdan itibaren dergimizden okubilirsiniz.
Ve diğer yazılarıyla dopdolu bir folklor/edebiyat.
Yeni bir ylda, yeni sayılarda buluşmak dileğiyle.