Konuşmalar - C. H. P. Halkevleri neşriyatı. — Broşür: 1, Ankara, Birinciteşrin 1940 — Broşür: 2, Ankara, Temmuz 1941 - Broşür: 3, Ankara, Birinciteşrin 1942.
Cumhuriyet Halk Partisi, Halkevleri teşkilâtı çerçevesi içinde bu teşkilâtın kurulduğu tarihtenberi, memlekette inkilâbın temelleşmesi amacını gözeten propaganda yayınlarının yanıbaşınde ilim ve sanat konuları üzerinde eserler meydana getirmeğe çalışmaktadır; bir yandan kendi vasıtalariyle, kendi adına kitaplar çıkardığı gibi, öteyandan da iyi eserler satın alıp Halkevleri kütüphanelerine damıtmak gibi teşvik edici hareketlerle memleketteki ciddi ve faydalı yayınları koruyor. C. H. P, nin kendi yayınlarını, hükümet merkezinde ve memleketin büyük şehirlerindeki Halkevlerinde yayınlar diye ikiye ayırabiliriz; bunlar, mahiyetleri bakımından da bir kaç çeşittir; Ülkü Dergisi, Merkezin belli başlı organıdır, ve on yıla yakın bir zamandır çıkmaktadır. Memleketin dört bucağında türlü İhtisas kollarında çalışan aydınların verdikleri konferansları bir araya toplıyan kitaplar. Halkevlerinin folklor, etnografya, tiyatro temsilleri ve musiki çalışmalarına klavuzluk edecek mahiyette "kılavuz kitapları" da Merkezin yayınları arasında yer alır. Belli başlı şehirlerimizdeki Halkevlerinin ise, hususiyle Tarih, Dil ve Edebiyat kollarının dergileriyle, çeşitli konulara dair kitapları Halkevleri teşkilâtının Merkez dışındaki çalışmalarının mahsulünü teşkil ediyor. Halkevleri teşkilâtının bu geniş çerçeve içinde, her yerde aynı mükemmellikte eserler ortaya koyduğunu iddia edemesek bile, memleketteki İlmî çalışmaları ve yayınları koruma ve besleme amacını gözeten elverişli bir mekanizmanın kurulmuş olduğunu söyliyebiliriz. Mesele bu mekanizmayı süratle ve daha faydalı şekilde işletecek usûlleri tatbik etmek ve bunu yapacak aydın unsurları bulmaktadır; bu da şüphesiz zaman işidir.
Ben Halkevlerinin, folklor çalışmalarını nasıl ve ne şekilde, memleket için verimli bir hale koyabileceklerini, vaktiyle "Ülkü" mecmuasında iki makalede anlatmıştım (1). O zaman, düşündüklerimin gerçekleşmesi için bir mühlet aklımdan geçmiş değildi; bugün, bunun pek kısa bir zamanda olamıyacağını daha iyi anlıyorum. Fakat, Halkevlerinin folklor çalışmalarında emek harcıyan iyi niyetli arkadaşların, kendilerinden daha çok tecrübesi olanların tavsiyelerinden faydalanarak çalışma metodlarını her gün biraz daha düzeltmek için gayret göstermeleri, insana cesaret ve iyimserlik yeriyor (2).
C. H. P. Halkevleri teşkilâtının Merkezdeki yayınlarından biri de "Konuşmalar" adı altındaki broşürlerdir. Bunlardan şimdiye kadar üç yıl içinde üç tane çıktı; böylece "Konuşmalar", kendiliğinden bir "Halkevleri yıllığı" geleneğini tesis etmiş oluyor. Hacimleri 183-230 sahife arasında olan bu kitaplar, ölçülerini biraz daha büyük tutmak suretiyle iyi birer yıllık olabilirler.
Konuşmalar’daki yazılan, gayeleri ve şekilleri bakımından; 1 - Konferans metinleri; 2 - Konferans şemaları; 3 - Makaleler. 4 - Folklor ve daha hususî olarak halk Edebiyatı malzemesi; 5 - Kılavuz mahiyetinde yazılar; 6 - Bibliyografya notları diye ayırabiliriz. Ben burada sadece, bu üç ciltteki folklor ve halk edebiyatı yazıları üzerinde duracağım, öteki yazılar içinde de Fakültemizdeki bilgi kollarını ilgilendiren ve değerli olanları var; bunlar şüphesiz, dar anlamda ihtisas tetkikleri, orjinal, akademik çalışma mahsulleri değildir; fakat ilmi dar ihtisas sahasından, daha geniş kütlelere yaymak için yapılan denemelerin birer güzel örneği sayılabilirler. Bunlardan bir kaç tanesine işaret edip geçeceğim :
Arkeoloji ve Tarih konusunda: Prof. Şerefettin Yaltkaya, Simavna Kadısı oğlu şeyh Bedrettin (Konferans, I. ciltte); Enver Ziya Karal, Avrupaya tahakküm için yapılan teşebbüslerin tarihi ( Konferans, II. cilt); Şevket Aziz Kansu, Türk Tarih Kurumunun Samsun kazıları ve Samsun Tarihi üzerinde bir konuşma (Konferans, III. ciltle).
Edebiyat ve edebiyat tarihi konusunda: Abdübaki Göpınarlı. Divan edebiyatı (konferans, I. ciltte); Nasuhi Baydar, tercüme davamız (makale, II. ciltte).
Terbiye ve sosyoloji konusunda: Sabri Esat Siyavuşgil; Muhit ve terbiye (konferans, II. ciltte). İbrahim Zeki Öget, Çocuk mahkemeleri (konferans, II. ciltte).
Tiyatro konusunda: Reşat Nuri Güntekin. Halkevlerinde tiyatro (kılavuz yazı, I. ciltte); Jacques, Copeau Müellif ve aktör (konferans, II. ciltte); Saim Bilge, Tiyatroda yardımcı elemanlar (rehber mahiyetinde resimli, uzun yazı, II. ciltte); İ. Galip Arcan, Tiyatromuz (konferans, III. ciltte).
Musiki konusunda, Ahmet Adnan, Musiki terbiyesine dair (kılavuz yazı, I. ciltte).
Gazel sanatlar konusunda: Türk elişleri (konferans resimlerle tamamlanmış, II. ciltte).
Folklor ve halk edebiyatı konularını ele almış olan yazılar Konuşmalar’da epeyce yer tutuyor; bunları başlıca iki bölüme ayırabiliriz: birincisi tetkikler ve makaleler; İkincisi: malzeme ve metinler.
I. ciltte Behçet Kemal Çağlar'ın birinci çeşitten bir yazısını okuyoruz. "Türk edebiyatı—Halk edebiyatı" başlığını taşıyan bu yazı, Abdülbaki Gölpınarlı’nın, ayni ciltteki konferansiyle taban tabana zıt bir tezi müdafaa ediyor; hattâ sade divan edebiyatını değil, Türk edebiyatı vasfını almağa hak kazanacak, halk edebiyatından başka hiç bir edebiyat tanımıyor. Bu yazı yanlış bir mânada kullanılmış olan "halk edebiyatı" tâbirinden başka hiç bir ciheten folkloru ve halk edebiyatını ilgilendirmez; "halk edebiyatı" terimi burada, saz şairlerinin eserleri anlamında alınmıştır; nuharririn ilk hatası buradan başlıyor; biz "halk edebiyatı" terimiyle, sadece edebi folkloru yani ferdî sanatkâra mal edileniyen mahsulleri anlıyoruz. Sonra başka yerlerde (3) söylediğimiz gibi, halk şairlerini de, divan şairlerinden çok defa bir bıçak sırtı kadar fark ayırır. Fark çok büyük olsa bile, gerçek Türk edebiyatını sadece bunların eserlerinden ibaret saynak hiç de doğru bir şey değildir. Muharrir, halk şairlerinin eserlerini lüzumundan fazla bir heyecan ve enfüsîlikle muhakeme etmektedir. Makalenin bazı yerlerinde, halk edebiyatından, edebi folklor, yani ferdi sanatkârlara mal edilemiyen eserler anlaşılcıgı da oluyor; o zaman muharrir yine hata işliyor: Çünkü folklor mahsulleri sanat eserleri değildir; "halk edebiyatı" tâbirinlen tedrise esas olacak bir edebiyat anlanak hiç bir zaman caiz olamaz.
Aynı ciltte Kemal Güngör’ün "Halkevleri ve folklor" adlı makalesi rehber nahiyetindeki yazılardandır; ben bu yazının bazı yerlerinde folklor tetkikleri yaparak olanlara, güzel, mükemmel mahsûlleri, sağlam ve ögünülebilecek ananeleri toplamak, tesbit etmek gerektiğini telkin etme temayülünü gördüm; Türk folklorunun yanız güzel, asil, harikulâde mahsullerle ve vakıalarla dolu olduğu hissini verirken faik hayatını realist ve objektif şekilde tasvir ve tesbit imkânını kaldırmış oluyoruz; çirkin, kaba şeylere, kötü hislerin ifadelini veren mahsullere rastlıyan folklorcu, "bizim malımız değildir" diye bunları ihnal mi etmelidir? O zaman cemiyetin tetciki tam olabilir mi? Yazının objektiflik tavsiye eden yerleriyle bu temayül uzlaşamıyoı.
II. ciltte Naki Tezel, meşhur Bey Böyrek hikâyesinin Mucur rivayetini tesbit etmiş; burada, aslını bozmadan, metni biraz güzelleştirerek neşir hususiyetini görüyoruz; folklor çalışmalarına yarıyacak taraflarına dokunmadan yapılmak şartiyle iki iş birden görecek, yani hem ilim adamlarını, hem de umumî okuyucu kütlesini tatmin edecek bu çeşitten denemelerin çoğalması temenni olunur. Turgut Zaim’in resimleriyle "Bey Böyrek" hikâyesi, okuyucuyu çekecek bir güzellik kazanmış oluyor. Yine aynı ciltte Kemal Güngör’ün "Van ve havalisindeki evlenme âdetleri" bir tetkik hülâsasıdır. Yalnız Van ve havalisi deyince nereler; hangi köy, mahalle, hangi çeşit halk kasdedildiği daha vazıh ve sarih olarak gösterilmeliydi. İlk malzemeleri veren kaynakların tam ve sarih olarak tesbiti çok mühimdir ; mademki Kemal Güngör’ün neşrettiği şeyler malzemelerdir, yazıda bu cephenin de tam olması beklenir. Bu türlü yazıları popüler mahiyette herhangi bir gazete veya mecmua makalesi çehresi altında görmeyince, onlarda mehaz olarak kullanılabilecek yaz’^ann bütün şartlarnı aramamız çok görülmivecektir sanırım. III. ciltte İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, "halk tiyatrosu" nun bir çeşidi olan orta oyunu üzerinde duruyor ; bir zamanlar karagöz için ileri sürdüğü tezi, burada, orta oyununa tatbik ediyor : Orta oyununu modernleştirme imkânlarını araştırıvor. Muharrir, hattâ kostümlerine, demek ki zaman ve mekân içindeki karakterlerine kadar. Karagözle Hacivat gibi Pişekârla Kavuklu tiplerinin de değiştirilerek oyunun modernleştirebileceğini ileri sürüyor. Misâl olarak da kendi yazdıgı ve oynattığı bazı oyunları alıvoe. Bizim bu husnsta ötedenberi tezimiz, Profesör Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun tezine ayk'ndır ; kanaatimizce, karagöz gibi orta oyunu da zamanını yapmış, bugün ancak. Fuzulî Divanı gibi, «eski olarak», «eski haliyle» ve hususî şartlar altında (Tiyatro ihtiyaciyle değil, müze veya mektep ihtiyaciyle) görülmesi gereken bir sanat nevidir. Bu sanat, kendisindeki irticai ve tuluat vasıflarının müsaade ettiği nis- bette modernleşebilir ; hattâ buna modernleşme değil, belki modern hayatın tesirini alma diyebiliriz ; yani, Baltacıoğlu’nun dediği gibi, esas unsurları değil, ancak talî unsurlarını değiştirdiği takdirde onu zevkle seyredebiliriz; bu değişikliklerin nisbetini, öcüsünü bize, sanat sezişleriye, yılbaşı gecesi müsamerelerinde Konservatuvar talebesi ne güzel gösterdiler ! Baltacıoğlu’nun istediği mânada orta oyunu, orta oyunu olmaz, tiyatro olur; Sahnesiz, dekorsuz tiyatro...
Yine III. ciltte Naki Tezel, ufak bir mukaddeme ile bir masal metni neşrediyor. Bu mukaddemede de, folklor tetkikleri için tehlikeli, ve yukarıda Kemal Güngör’ün ilk makalesi için söylediğim mahzurları gördüğümü söylemeliyim. Naki Tezel’in "Türk folkloru, dünyanın en zengin folklorlarından biridir" şeklindeki hükmü, indî bir hükümdür; her milletin folkloru zengindir ; bunların derecelerini ölçmek için elimizde hiç bir ölçü yoktur ; esasen buna lüzum da yoktur. Bu mukaddemenin bazı cümleleri de folklorun yalnız "güzel" mahsullerinin değeri olduğu fikri telkin ediliyor gibi bir his bırakıyor. Yukarıda böyle bir fikrin ne kadar mahzurlu olduğuna işaret ettim. Naki Tezel bu kısmın sonunda : "Tarafımızdan neşrolunan .... kitaplarla Türk masallarının ancak 80 ni tesbit edilmiş bulunuyor" demektir ; burada herhalde, gözden kaçmış bir "zaafı telif" olsa gerek. . . . Türk masallariyle çok yakından ilg'si bulunan muharrir, başta "Halk Bilg’si Haberleri" olmak üzere bir çok dergilerde, ve ayrıca kitap halinde Türk ve ecnebi müdekkikleri tarafından, bu rakamın en aşağı on misli Türk masalının basılmış olduğunu bilse gerektir.
Naki Tezel’in misâl olarak verdiği metin, Hezaran Bülbül hikâyesi dikkate değer bir masaldır ; bunu biz Köroğlu’nun neşredilmemiş bir "kol"unde, "Kocabey kolu" nda de buluyoruz. Bu Köroğlu hikâyelerinin ve umumiyetle halk hikâyelerinin masallarla ilgisini gösteren vakıalardan birini veriyor. Naki Tezel, masalı neşrederken mukaddemede tesbitini tavsiye ettiği malûmatı vermiş olsaydı şüphesiz bu metinden daha fazla istifade edilebilirdi. Bu türlü metinlerin neşrinde, en az nelerin tesbit edilmesi gerektiğini, "Konuşmalar"ın aynı cildinde neşrettiğim "Gül ile Ali Şir hikâyesi" nin mukaddemesinde ve notlarında gösterdim. (S. 170 ve devamı).
Halk hikâyelerinin ve masalların tesbitinde kaydedilmesi gereken bilgiler ve bu türlü metinlerin toplanmasında takibe- dilecek usul hakkında da iki ufak rehber taslağım, "Halk edebiyatı dersleri" adlı kitabımda bulunmaktadır (S. 61, 62-66).
(1) Ülkü, sayı 73, 76 (1939); P. Boratav, Folklor ve Edebiyat (1939) s. 195-211.
(2) Vehbi Cem Aşkun'un, benim son çıkardığım "Halk edebiyatı dersleri" hakkında "Yapı" mecmuasında (16.12.1942 sayısı) yazdığı tenkit ve tahlil yazısına bakınız.
(3) Bk. Yurt ve Dünya, (sayı 17: 1942) "Halk şairlerinde insan ve tabiat" adlı makale; Halk edebiyatı dersleri, I, S. 83, 84.