Bir Eğitim Seferberliği: Köy Enstitüleri

Bu Derginin Diğer Makaleleri

Özdemir,Alkan ; "Bir Eğitim Seferberliği: Köy Enstitüleri"; Kitap Eki; Nisan-Mayıs / 2021; Sayı: 14; Sayfa Aralığı: 10-13

Genç Cumhuriyet'in üstesinden gelmesi gereken çok sayıda zorluk vardı: Ceрhedeki savaş bitmişti fakat cehalet ve sefalete karşı uzun soluklu bir kültür savaşının verilmesi gerekmekteydi.

Ateşten gömleğin giyildiği, Kütahya-Eskişehir Savaşı'nın (10-24 Temmuz 1921) sürdüğü ve meclisten top seslerinin duyulduğu günlerde, Maarif Kongresi'nin (15-21 Temmuz) toplanması eğitime atfedilen önemin göstergesiydi. Cumhuriyet'in ilanının ardından eğitimle ilgili peş peşe adımlar atılmaya başlandı. Genç Cumhuriyet'in üstesinden gelmesi gereken çok sayıda zorluk vardı: Cephedeki savaş bitmişti fakat cehalet ve sefalete karşı uzun soluklu bir kültür savaşının verilmesi gerekmekteydi.

 

Eğitimdeki Gelişmeler

Bu doğrultudaki ilk büyük çaplı girişim olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Kanunu),3 Mart 1924'te kabul edildi. Böylece tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı ve kız öğrencilerle erkek öğrencilerin birlikte okuması anlamına gelen karma eğitim hayata geçti. Bu kanunu aynı yılın sonunda, çağın bilimsel gerekliliklerinin gerisinde kalan medreselerin kapatılması kararı izledi. 1926'daki Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun'un kabul edilmesiyle öğretimin temel ilkeleri belirlendi ve ders içerikleriyle ilgili detaylı bir karara varıldı. Toplumun büyük çoğunluğu okuma-yazma dahi bilmiyor, uygar hayatın gereklerinden yoksun ilkel bir hayat tarzıı sürdürüyordu. Bu bağlamda, 1 Kasım 1928 tarihli Harf Devrimi ile kabul edilen yeni Türk alfabesinin amaçlarından biri okuma-yazma oranının hızla arttırılmasıydı. Yetişkinlere yeni alfabenin öğretilmesi için Millet Mektepleri kurulurken sonrasında öğretmen yetiştirmek için başta Eğitmen Kursları'nın açılması olmak üzere çeşitli adımlar atıldı. Ne var ki, 1930'lu yılların sonunda hâlâ binlerce köy okulsuz ve öğretmensizdi; söz konusu çabalara karşın hedeflenen noktaya gelinememişti:

1940'a gelindiğinde kırsal kesim genellikle Cumhuriyet'in nimetlerinden pek az yararlanabilmiş, yaşama biçimi, teknolojisi, zihniyetiyle büyük ölçüde ortaçağ, hatta belki ilkçağda kalmış bir kitle olarak duruyordu. Nüfusun %81i köyde oturuyordu, yani nüfusun büyük çoğunluğu bu geri düzeydeydi. 1935 nüfus sayımına göre Türkiye'de erkek nüfusun %23,3'ü, kadın nüfusun %8,2’si okuryazardı. (...) Cumhuriyet yoksul olduğu için, köyler çok engebeli geniş bir ülkede, çok dağınık oldukları için yol, okul, elektrik götürülememişti. Pilli radyo köylünün edinemeyeceği lüks bir aletti. Okul yapılsa, kentli öğretmeni köyün o günkü çok ilkel koşullarında tutmak çok zordu (1).

 

Köy Enstitüleri'nin Temeli ve İçeriği

Dolayısıyla, köylülerin yine köyde yetişmiş olan nitelikli insan gücü tarafından eğitilmesi esasına dayanan Köy Enstitüleri, söz konusu sorunlara çözüm olarak düşünüldü. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel'le yaptığı görüşme sonrasında Yücel belirli bir süre isteyerek eğitim kadrolarıyla birlikte kapsamlı bir çalışma yapmaya başladı (2). İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç'un İsviçre, Almanya, Macaristan gibi Avrupa ülkelerindeki eğitim sistemleriyle ilgili raporları sonrasında ciddi planlamalar yapıldı. Bu çalışmaların sonucu olarak 17 Nisan 1940'ta çıkarılan bir yasayla Köy Enstitüleri'nin temeli atıldı.

1954'te kapatılana dek faaliyet gösteren 21 Köy Enstitüsü özellikle doğudan batıya, kuzeyden güneye tüm yurdu kapsayacak şekilde kuruldu. "Yaparak öğrenme" ilkesi gereğince derslerin büyük bölümü uygulamal olarak sürdürülüyordu. Haftada yaklaşık 40 saatlik ders programının bir bölümünü tarih, edebiyat, coğrafya, matematik gibi teorik dersler; bir kısmını ise tarım, el işi, müzik, resim, tiyatro gibi dersler oluşturuyordu.

Öğrenciler bir müzik aleti çalmayı öğrenmekle yükümlüydü. Günün şartları fark etmeksizin her gün mütamediyen serbest okuma saatleri yapılıyor, haftalık toplantılar sırasında öğrenciler ve öğretmenler okudukları üzerine tartışarak fikir alışverişinde bulunuyordu. Sene sonu temsillerinde önemli tiyatro eserleri sahneleniyor, dönemin önde gelen aydınları ve eğitimcileri ağırlanıyordu. Can Yücel, Orhan Veli, Ceyhun Atuf Kansu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Sabahattin Eyüboğlu ve Aşık Veysel gibi (son ikisi bizzat enstitü öğretmenidir) dönemin önemli sanatçıları enstitülerde söyleşiler düzenliyor, bu atılıma destek oluyordu (3).

 

Savaş Yıllarında Enstitüler

Aynı zaman diliminde 50 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olan II. Dünya Savaşı (1939-1945) tüm hızı ve dehşetiyle sürüyordu. Son aylara dek savaşa dahil olmayan Türkiye, buna rağmen savaşın etkilerini tüm ağırlğıyla yaşadı. Karartma geceleri, ekmek için karne uygulamasi, ekonomik darboğaz, askeri seferberlik, her an savas tehlikesi altinda olma, Mihver Devletleri'nin etkisiyle ülkemizde yükselen ırkçlik ve savaş sonrası güçlenen komünizm karşıtı hareketler; ülkenin siyasi, toplumsal ve ekonomik şartlanıyla ilgili önemli bilgiler verir. Bu şartlar altında, İnönű, Yücel ve Tonguç üçlüsünün mimarı olduğu Köy Enstitüleri, savaş sonrası koşullarda antikomünist propagandanın odağı haline geldi. Enstitülerin karma eğitim uygulaması ve ağalik sistemine yönelik zamanla güçlenen eleştirel duruşu da tepki çekiyordu.

Türkiye'nin kendini Soğuk Savasş yıllarında ABD'nin yanında konumlandırması, Truman Doktrini, Marshall Planı gibi etkenlerle enstitülerde Rus edebiyatı klasiklerinin okutulması bile bir tartışma konusu oldu. 1945'te Cumhuriyet Halk Partisi'nin bölünmesi ve içinde Adnan Menderes gibi toprak ağalarının bulunduğu Demokrat Parti'nin kurulmasıyla birlikte köylüye ekip biçtiği toprağın sahibi haline gelme imkânini verecek Toprak Reformu tasarısı da rafa kalktı. Enstitülerde yetişen öğrenciler, artık bir tehlike unsuru olarak görülmekteydi. 1946 yılında İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Genel Müdürlüğü görevinden uzaklaştırıldı; yine aynı yıl Hasan Âli Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı görevinden istifa etmeye zorlandı. Enstitüler yalnızca altı yıl boyunca eğitim faaliyetlerini kuruluş ilkeleri ve programı doğrultusunda sürdürebilirken, sonrasında öğretmen yetiştirme okulları olmakla sınırlandırılarak 1954'te DP döneminde tamamen kapatıldı.

 

Köy Enstitüleri'nin Mirası

Yazar kimliğinin yanında kendisi de bir öğretmen ve köy hekimi olan Ceyhun Atuf Kansu enstitülerle ilgili şöyle der:

Bozkırlarda, su boylarında, dağ eteklerinde, yani yurdun öz topraklarında ve gerçeklerin güneşinde Türkiye, bir ara, karanlığa karşı bir alan savaşı vermişti. Bu savaşın anıları, yiğitlikleri, güzellikleri, bu savaşın yöntemleri, ülküleri ve türküleri yok edilemeyecekti. Kısacası, karanlığa karşı savaş verilen vatan topraklarında Köy Enstitüleri kavramı bir kurtuluş, bir uyanış destanı gibi yaşayacaktı (4).

Köy Enstitüleri savaş yıllarının zorlu koşulları altında, kısa bir süre için var olmasına karşın yarattığı etkiyle bugüne kadar Cumhuriyet devrinin en çok konuşulan atılımlarından biri oldu. Kapatılıncaya dek tam 17 bin mezun verdi. Binlerce öğretmen, onlarca doktor, eğitmen, yazar ve meslek sahibi insan yetiştirdi. Mezunlarının arasında Türk edebiyatının önemli yazarlarından Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Mahmut Makal, Talip Apaydın, Osman Şahin ve Adnan Binyazar gibi sanatçılar da vardı. Köy Enstitüleri deneyimi günümüzde dahi kazanımlarıyla olduğu kadar yok oluş süreçleriyle de yakın Türkiye tarihine pek çok açıdan ışık tutmaktadır.

 

 

Kaynakça:

(1) Sina Akşin, Kısa Türkiye Tarihi (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014), 237.

(2) Mehmet Başaran, Öğretmenim Hasan Âli Yücel (İstanbul:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013), 19.

(3) Orhan Veli Kanık, Destan Gibi (1946) adlı şiir kitabının ilk sayfasında enstitüleri anar: "Arifiye! /Şoför durdu, Enstitü Mektebi, dedi/Süleyman Edip bey müdürün adı./ Bir yol da burada duralım; / Ellerinde nasır, yüzlerinde nur, /Yarına ümitle yürüyenlere/ Bir selâm uçuralım." Bkz. Orhan Veli, Bütün Şiirleri (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2010), 84.

(4) Ceyhun Atuf Kansu, Köy Öğretmenine Mektuplar (İstanbul, Ulusal Eğitim Derneği Yayınları, 2008), 97.







Arama

Bizi Destekleyenler

.